24 Şubat 2014 Pazartesi

Tek Bacakli Yolcu : Yurtsuzluğu Seçenlerin Hikayesi


Yine yeni bir yazar yine bir yol hikayesi. Bu sefer mecburi bir yolculuk,bir göç hikayesi. Kendine özgürlük için yurtsuzluğu seçenlerin hikayesi. Bu yüzden yollar, yolcular, yolculuklar hep melankolik. Hayaller kabuslarla dolu. Şehirler karanlık. Nobel ödüllü Herta Müller'in hayat hikayesi aslında.  Kominist rejimden kaçarak Berlin'e yereleşen  Alman asıllı Romanya vatandaşı Herta'nın hayatında izler taşıyor. Çok güzel bir anlatımı var. Şiirsel bir tat buluyorsunuz satıraralarında. Alt çizilecek cümlelerler zihninizde yer ediniyor.

" Yolcular, diye düşündü İrene, uyuyan kentlere heyecanla bakan yolcular. Artık geçerliliği olmayan arzulara. Kent sakinlerinin ardından bakan. Tek bacaklı ve kayıp bacaklı yolcular.
Yolcular çok geç geliyorlar." (s:88)


"Karnımda kelebekler, dedi Stefan. Ne zaman seyahat etsem heyecana kapılıyorum. Gördüğüm her şey tenime işliyor." (s:111)

"Ve uzaklara gitme arzusu. Kompartıman penceresinden bakmak, yeşil kaymalarla dönüp giden ve gözden kaybolan manzaranın anaforuna çekilmek arzusu." (s:157)


23 Şubat 2014 Pazar

Mitolojik Bir Yolculuk : Herkül


Bu hafta sonu fırsatını bulduğum bir anda sinamaya gittim. Herhangi bir beklentim olmadan sadece tarihi karakterlerinde olmasında dolayı Hürkül'ü tercih ettim. Zaten pek bir alternatifim yoktu maalesef. Recep İvedik bütün salonları kaplamıştı.

Yunan Mitolojine merakım olmakla birlikte pek araştırmaya fırsatım olmadı. Bir ara derinlemesine irdelemek istiyorum. Geziler sırasında ziyaret ettiğimiz antik kentleri araştırırken her zaman bir mitolojik hikaye karşıma çıkar. Durum böyle olunca Herkül'ü sinama izlemek ilginç geldi.

İsminden devam filmlerin geleceği tahmin edilsede bu performansla devam edeceği pek gözükmüyor. Etkiletici bir film olmasa 3D efeklerini ve antik kentlerin canlandırmalarını beğendim. Deniz kenarında kartal yuvası kale şehirler. Kaltınlarını gördüğüm şehirlerin canlı hallerini görmek gibi heyacan verici. Filmde en çok dikkatimi çeken bir diyalog ise Komutan Sotiris'in Herkül'e "Kale duvarlarında çok fazla kalmışsın. Benim gibi dünyayı dolaşsaydın böyle düşünmezdin" demesi oldu. Herkül, tanrı Zeus'un oğlu olsada filmde insani tarafı daha baskın gösterimiş. Film baştan sona aşkı uğruna yaşadıklarını anlatıyar zaten. Üvey babası Kral Amphitryon'un öldürtmek üzere Mısır'a bir sefere göndermesi filmi bir yolculuk hikayesine dönüştürüyor.

Başta dediğim gibi herhangi bir beklenti olmadan izlenebilecek vasat bir film. İyi seyirler.






19 Şubat 2014 Çarşamba

Galiz Kahraman Hafif Bir Roman


İhsan Oktay Hoca sürpriz yaparak  Yedinci Gün yayınlanalı 1 sene henüz dolmuştuktu ki yeni romanı Galiz Kahramanı çıkardı. Bu bende elbette elbette tüm sevenlerinde bir hayecan oluşturdu. Çıkar çıkmaz alıp aldım haliyle. Ancak okumaya başlar başlamaz bu heyacanım gitti zorla bitirdim diyebilirim. Belki de her kitabını Puslu Kıtalar Atlası veya Amat'la karşılaştırdığımdan bu hataya düşüyorum. Her kitap aynı seviyede olmak zorunda değil elbette. Ancak İhsan Oktay Hoca bir çok şımarttı. Ve tahmin ediyorum bu kitapta biraz aceleye getirildiğinde bu memnuniyetsizlik. 3-4 yıl aralıklarla yazardı  üstad. Daha  1,5 sene olmadan yeni kitabına çıkartarak şaşırtmıştı bizleri. Bunda üniversiteden emekli olmasınında etkisi var tabi.


Baş rolde bir Kasımpaşa delikanlısı İdris Amil Efendi Hazretleri var. Önce kabadayı olmak için yola çıkan, film artistliğine heveslenen, oradada dikiş tutturamayıp edebiyat dünyasında kendine yer arayan ipsiz sapsızın hayatını ele almakta. Elbette bu söz ettikten sonra kitabın başlığının neden "Galiz Kahraman"  olduğunu anlamışsınızdır. İdris Amil Efendi Hazretleri yanında yardımcı aktör olarak geleceğin bilimadamların Efgan Bakara var. Ancak mahallenin eğlencesi olmaktan kurtulamayan bir zavallı. Ve bunların etrafında kurguyu tamamlayan bir biri ile alakası olmayan onlarca tipleme. İhsan Oktay Hoca'nın tarzına alışık olanlar bu tabilerimi garipsemeyecektir. Ne geçmişle ne günümüzle alakası olmayan bir dünyayı anlatmakta üstad. Romanlarındaki her bir karakter kendine özgü özellikler taşımakta. Ancak bu romanda daha bir günümüze yakın bir anlatım var. Ve daha eleştirel bir dil. ve daha siyasal bir yaklaşım. Hoşuma gitmeyen taraflarıda bu oldu.

Ne olursa olsun İhsan Oktay hocanın her kitabını alır ve okurum. ve her şey rağmen okumanızı tavsiye ederim. Eğer daha önce üstad ile tanışmadıysanız  okuduğunuz ilk kitabı bu olmasın sadece. Daha önceki kitaplarını okumanızı tavsiye ederim. Yazıyı tatlıya bağlamak için İdris Amil Efendi Hazretleri  meşhur nidası ile veda edelim.
"Hüüüüüüüüüüüüüüüüüp ! Jjjjjjjjjjjt! Nah-ha!"

10 Şubat 2014 Pazartesi

Menekşe Plajında Hüzün

Menekşe Plajı
Yine ilkleri yaşadığımız bir günde Candostum Yavuz Alper ile beraber Küçükcekmece sahil bölgesinde küçük bir tur yaptık. Büyükçekmece'den sonra artık Küçükçekmece de benim için sadece bir göl adı olmaktan daha fazla şey ifade ediyor. İlçenin sadece küçük bir kısmında gezinti yapmış olsamda yepyeni bilgilerle dönüyorum.

Küçükçekmece Menekşe Plajı Bölgesi

Gezi bölgemiz Küçükçekmece Gölü ile Marmara denizi arasında kalan iç kumsal olarak adlandırılan kısım. İlk durağımız bir yat atölyesi. Denizlerde seyreden tekneleri inşa halinde görmek küçük teknik gezi gibiydi. Mesleğe ilk başladığım yıllarda yaptığım atölye stajları geldi aklıma. Mengeneler, tornalar, testereler vs. Teknelerle hatıra fotoğrafı çektirip sahile doğru yürümeye devam ettik .


Menekşe Deresi boyunca kayıklar bize çok güzel kareler çekme fırsatı verdi. Dere kenarında  ilginç bir yapı karşıladı bizi. Menekşe'de ki hüzün burada başladı. Önce bacası ile selamladı bizi 1898  Fransız yapımı Osmanlı Kibrit Fabrikası. Tarihi fabrikalara karşı bir sempatim var nedense. Bir sanayi yapısı olmasına karşıt estetikten taviz verilmemiş geçmişte. Hakkında yaptığım araştırmaya göre ilginç bir hikayesi var. Başka bir yazıda bahsetmek isterim uzun uzun. İçine girip fotoğaf çekmek istediğimizde bir görevli karşıladı bizi.

Osmanlı Kibrit Fabrikası
Özel bir teşebbüs tarafından klip türü çekimler için set olarak işletildiğini öğrendik. Ticari bir amacımızın olmadığını söylerek bir kaç kare çekmek için izin istedik. İçeride bizi çok farklı bir atmosfer bekliyordu. Ön cephesi  ve bacası sağlam olmasına rağmen yapını iç kısmı ve tavanları yıkık döküktü. Belkide bilerek böyle muhafaza ediliyordu. Bir de duvarlara çizilen grafitilerle tam bir çekim alanına dönüştürülmüştü. Fabrikadaki çekimlerimiz çok eğlenceli geçti. Model çekimlerinden pek hoşlanmasamda mekan güzel olunca insanın pek keyif verdi. Profosyonel çekim yapmak isteyen arkadaşlar için çok güzel bir mekan. Kibrithane.com'dan yetkililere ulaşabilirsiniz.


Fabrikadan çıkıp ünlü Menekşe plajına geldi. Aslında eski ismi Haylayf plajı. Evet haklısınız. Okudunduğu gibi yazılmış. Bir zamanlar Yeşilçam yıldızlarının uğrak yeriymiş. Zamanla önemini yitirip başka bir isimle anılır olmuş. Beyaz Don Plajı. Neden bu ismi aldığı malum. Aslında oldukça çok güzel bir plaj. Yaz aylarında olmasa bile kışın kumlarda yürüyerek dalgalarında getirdiği iyot kokusunu hissedebilirsiniz. Bizim kısmetimize güneşin bulutlarla  mücadelesi sonunda oluşan ışık hüzmeleri eşliğinde görme fırsatımız oldu. Yalnız kumsallar, çatlamış beton iskele, yapraksız karabiber ağaçları, martıların çığlıkları ile havada hüzün varken biz baya bir eğlendik halbuki.

Küçükcekmece'de kaldığımız yerden devam edeceğiz. Ne zaman olur Allah bilir.
















8 Şubat 2014 Cumartesi

Yol Sözleri - 4


151. Doğaya her türlü düşünceden arınmış ufak bir çocuk gözüyle bakın. O zaman göreceğiniz renkleri, duyacağınız melodileri hiçbir müzede ve konser salonunda bulamazsınız. (Ralph Waldo Emerson)

152. Zor bir yolda yürümek mecburiyetinde olan insanlar, yürümeye başlamadan önce, gönüllerinde ve zihinlerinde yol almak zorundadırlar. (Erbakan)

153. Bana yol vermeyi düşünmeden önce sana verdiğim yolda yürümeyi öğren. (Küçük İskender)

154. İlkbaharda usul usul yürü; toprak ona hamiledir. (Kızılderili Atasözü)

155. Başkalarının yolunda yürüyenler, ayak izi bırakmazlar. (S.L. Braundon)

156. En büyük mesafeler,asla haritada görünenler değildir. (John Fowles)

157. Dağlara tırmanın, onların iyi haberlerini alın. Tabiatın barışı, güneş ışınlarının ağaçlardan süzüldüğü gibi içinize akacak, rüzgarlar tazeliklerini size estirecek ve enerjinizi fırtınalarda depolarken, dertleriniz de sonbahar yaprakları gibi uçup gidecektir. (John Muir)

158. Rüzgarın nasıl estiği fark etmez. Farkı yelkenlerinizi nasıl açtığınızdır. (Vera Peiffer)

159. Her yanı yolculuk dolu gökyüzünde Altından kuşlarımın çırpınışı var Dönüyorlar bir manzaranın üstünde
Soluk Kül rengi bir günle dönüyorlar. ( Orhan Veli)

160. Zordur benimle yürümek ! Bunu benimle yola çıkanlar bilir, hepsi yarı yolda gittiler! Suç kimde ? Ben zoru seviyorum, onlar sevmiyor.Yapacak bir şey yok ! Suçum var mı ? Tabii ki var. Zor yola, kolay kişilerle çıkmak en büyük hatam! (Charles Bukowski)

161. İnsan,hayatının tatsızlığından, etrafında ki şeylerin o yorucu alaladeliğinden bir müddet kurtulabilmek ümidiyle seyahata çıkar. (Ahmet Haşim)

162. Yavaş yavaş ölürler, seyahat etmeyenler. (Pablo Neruda)

163. Her nerede değilsem orada iyi olacakmışım gibi geliyor. (Baudelaire)

164. İşte gene yollara düştüm
hem yalnızım, hem değilim (Melih Cevdet Anday)

165. Yolculuk niyetinde değilim.
fakat böyle bir iş yapmaya kalksam
doğru İstanbula giderim.
beni Bebek tramvayında görünce
ne yaparsın acep?
mamafih söylediğim gibi
yolculuk niyetinde değilim. (Orhan Veli)

166. Sokrates'e sormuslar:
- Ee, yolculuk onu hic değiştirmedi ?
- Kendini de götürmüşte de ondan !

167. ama gerçek yolcular gitmek için giderler;
yürekleri balonlar gibidir, hafifçecik,
ve niçin olduğunu bilmeden "gitsek" derler
yazgıları önünde boyunları hep eğik (charles baudelaire)

168. veda ettim gençliğimin gamsız geçen rüyasına,
çıktım aşkın nihayeti bulunmayan sahrasına.
bilmiyordum yol neresi? varacağım yer neresi?
dayanarak gidiyordum ilhamımın asâsına.
bu sahranın kanat germiş her yerine ıssızlıklar. (Orhan Seyfi Orhon)

169. yolculuk, her zaman düşündüm onu;
içimde bu azgın davet ne demek?
oraya, nemdeyse güneşin sonu,
uçmak, kayıp gitmek, kaçıp dönmemek. (Necip Fazıl)

170. Söğüt ağacı güzeldir.
fakat trenimiz
son istasyona vardığı zaman
ben dere olmayı
söğüt olmaya
tercih ederim. (Orhan Veli)

171. Gün ağarmadan yola çık
sislenmeden bütün dağ taş
dönüp dönüp bakma artık
bir ozan gibi ayrılığa düş (Ahmet Telli)

172. Turnalar geçti başımdan sokaklarımdan
Yollar akıp giderken yıllar geçip giderken
Yolum,yoldaşım oldu(İlkay Akkay)

173. sizin yolunuzun bittiği noktada bizim yolumuz başlar gidin yatın şimdi ya da buluşun sevdiklerinizle (İbrahim Sadri)

174. Yol, kendine bir yer bulamamış kişinin özlemidir.  (Oruc Aruoba)

175. Yürünmemiş yol, yol değildir. (Oruç Aruoba)

176. Seyahat etmek, hayal gücümüzü gerçeklerle dengeler ve  bazı şeylerin nasıl olabileceklerini düşünmek yerine, onları oldukları gibi görmemizi sağlar. (Samuel Johnson)

177. Gezmek, benim için bir ihtiyaçtır.(Mayakovski )

178. Babanız hayatta iken, olabildiği kadar çok arkadaş edinin. Atınız hayatta iken, olabildiği kadar çok yer gezin. (Moğol Özdeyişi)

179. Dünyanın yuvarlak olduğunu bilmek ve bir ayağı yolda olmak hoşuma gidiyor.(Cesare Pavese )

180. Ön yargı, taassup ve dar görüşlülüğün en iyi tedavisi seyahattir.(Mark Twain )

181. Başka ülkelerde neler olduğunu başkalarından dinlemektense, kendi gözümle görmek isterim.(Bob Hope )

182. Ne duruyorsun be, at kendini denize;
Geride bekleyenin varmış, aldırma;
Görmüyor musun, her yanda hürriyet;
Yelken ol, kürek ol, dümen ol, balık ol, su ol;
Git gidebildiğin yere. (Orhan Veli )

183. Eğer benzersiz olmak istersen, herkesten başka türlü yaşa.(Fransız Özdeyişi)

184. Seyyahlık bir iştir. Seyyahı, turistten ayıran en belirgin özellik gezmeyi iş edinmesidir. (Hülya Koç)

185. Seyahat eden insan, öğrendikleri ve gördükleri ile arınır, mütevazılaşır ve kıskançlıklardan kurtulur. Seyahat bir arayıştır, arayın, bulacaksınız.(Buket Uzuner)

186. Gezen tilki, yatan aslandan nasiplidir. (Atasözü)

187. Seyyah için dünya geniştir. (Atasözü)

188. Gezgine rahat batar. (Buket Uzuner)

189. Ah yolculuk, seni gidi çetin ceviz
Karnıma giren ağrı gibisin (Sebastian Brant)

190. Bir defa görmek, bin defa duymaktan daha kıymetlidir. (Çin Atasözü)

191. Gezi dünya gibi iniş ve çıkışlarla doludur. (Rus Atasözü)

192. Sıradan yeteneği olan bir adam her zaman sıradan kalacaktır. Seyahat etse de etmese de. Ama üstün yeteneği olan adam, eğer aynı yerde kalırsa parçalara ayrılır. (Mozart)

193. Deniz tehlikelidir, fırtınalar korkunçtur ama bu engeller kıyıda kalmak için yeterli değildir. Sıradanlıkdan faklı olarak, korkusuz bir ruh imkansız görünse de zaferin peşinde koşar. Demir bir irade, puslu geleceğin bilinmeyenini korkusuzca keşfetmek için en cüretli yolculuklara çıkar. (Ferdinand Magellan)

194. Gezmek vahşi bir şeydir. Sizi yabancılara güvenmeye ve alışık olduğunuz ev ve arkadaş konforunu kaybetmeye zorlar. Dengenizi kaybedersiniz. Zorunlu şeyler (Hava, uyku, rüyalar, deniz, gökyüzü) haricinde hiçbirşey sizin değildir. Her şey, sonsuzluğa veya ne hayal edersek ona yönelir. (Cesare Pavese)

195. Kim olduğumuz geçmişte nerede olduğumuz ile ilgilidir. (William Langewiesche)

196. Seyahat sadece yeni olanı görmek değildir, aynı zamanda arkanda bırakmaktır. Sadece kapıları açmak değil, aynı zamanda dönmemek üzere kapıyı arkandan kapatmaktır. Ama terk ettiğin yer, ne zaman gözlerini kapatırsan senin için oradadır. (Jan Myrdal)

197. Tüm gökyüzünü bir bambu kamışı ile göremezsin. (Japon Atasözü)

198. Seyahat, başka yüzyıllardan insanlarla konuşmak gibidir. (Rene Descartes)

199. Gezmek hayatla flört etmek gibidir. Kalıp seni sevebilirim, ama gitmek zorundayım, bu benim istasyonum, demek gibidir. (Lisa Aubin De Teran)

200. Düşlerinizi bir uçurtma gibi gökyüzüne gönderin. Ne getireceği bilinmez. Yeni bir hayat, yeni bir arkadaş, yeni bir aşk, yeni bir ülke. (Anais Nin)

5 Şubat 2014 Çarşamba

Yolcu Tiyatro


Bu ayki tiyatromuz  Nazım Hikmet'in "Yolcu" isimli oyunu oldu.  İsmi ile başlıbaşına ilgiyi hakediyor aslında. Yol sevdamız gezip görmek amaçlı olsada yola ait herşeyin bir değeri var bizim için. Konu itibari ile çok uzak sayılmaz aslında. 1921 yılında ıssız dünya ile iletişim kesilmiş bir tren istasyonunda istasyon şefi, şefin karısı ve makasçı arasında yaşanan, sırada kızırdöndügüde devam eden hayatlar istasyona gelen bir atlı ile bir anda değişir . Bu noktada  #YolSözleri'nde paylaştığım Mark Twain'ın bir sözü aklıma geldi. "Ön yargı, taassup ve dar görüşlülüğün en iyi tedavisi seyahattir". Tam da bu durumu anlatıyor oyun. Yoldan gelen kişinin getirdiği haberlerle bakış açıları değişir ve birbirlerine davranışları farklılaşır.

Şef'in yani Bahtiyar Engin'in oyunculuğu üst seviyede. Tecrübesini konuşturmak. Oyunun seyrini değiştiren Atlı Asker'in (Gün Koper) sempatik davranışları seyirciden olumlu karşılandı. 1920'li yıllara göre hem de savaş ortamına göre hayli iddalı bir kadın figürü var. Zaten konuda buraya oturmakta. Makasçının sazını eline alıp canlı türkü söylemesi  oyunun sevdiğim bölümlerinden oldu.

Dekor salona girer girmez dikkatinizi çekiyor. Sahneden taşan buz parçaları soğuk kış atmosferini yansıtmakta. Işık, sis ve kar efekleri ile daha içiniz ürperiyor. Biran üşüdüğümü hissettim desem yalan olmaz. İstasyon olurda tren olmaz mı. Önce sadece ses efekti ile işi kotaracaklarını düşünmüştüm. Ancak arka planda küçük oyunca bir trenin geçmesi gerçekte çok hoş oldu.

Bol şiirli ,edebi değeri yüksek, anlam yüklü bir bir oyun oldu. Makasçının ağzından söyletilen bir söz ile bitirelim.

Daha güzel, daha iyi, daha doğru bir dünya...
Otlar, hayvanları değil... Onlar şimdi de güzel.
İnsanların daha iyi daha doğru bir dünya . ( Nazım Hikmet)






Yazan : Nazım Hikmet
Yöneten : Yıldırım Fikret Urağ
Dramaturgi : Hatice Yurtduru
Sahne Tasarımı : Barış Dinçel
Işık Tasarımı : Mustafa Türkoğlu
Kostüm Tasarımı : Duygu Türkekul
Efekt : Hanefi Topraktepe
Süre : 1 Saat 30 Dakıka

Oyuncular
Şef :  Bahtiyar Engin,
Şefin Karısı : Aslıhan Kandemır,
Atlı  : Gün Koper,
Makasçı : Mehmet Avdan

2 Şubat 2014 Pazar

EMITT'ten Kalan İzler

Her yerde Lale var 
Bu hafta sonu şehir şehir gezmek yerine,  gezdiğimiz yerlerin ayağımıza geldiği  EMITT'e (Doğu Akdeniz Ülkeleri Turizm ve Seyahat Fuarı) katıldık. Yurdumuzun dört bir köşesinden turizm elçileri ile birlikte dünyanın bir çok ülkesinden de temsilciler vardı. Yörelerinde ait tarihi ve doğal güzellikleri tanıtmaya çalıştılar ellerinde geldikçe. Kimi horon tepti, kimi çiğ köfte yaptı, kimi çamurdan vazo yaparken kimileri de bal dağıttı kaşık kaşık. Daha önce ziyaret ettiğim yerleri gördüğümde ben bunların görmüştüm gururunu hissederken, gidemediğim yerlerde ise buralarıda muhakkak görmeliyim demek geçti içimden. Babamım bu fuara uzun yıllardır ziyaretçi olarak katılmasından dolayı bir çok kez ailecek gelmişliğimiz vardı. Sivas Valilik standında baba dostu Sivas Kültür Müdürü Kadir Pürlü Bey'in  vazgeçilmez misafirleri  arasındayız.


Fuarda verilen ikramlarla tüm günü yemek yemeden geçirdik diyebilirim. Peynirler, zeytinler, köy ekmekleri,çiğ köfteler, tatlılar hepsi birbirinden lezizdi.

Urfa çiğ köftesi kapış kapış gitti 

Bu sene fuara özel olarak fotoğraf çekmek için katıldım. Hayli kalabalık stantlar vardı. Geniş açı ile çekim yapmak sıkınıtılı oldu. Ancak konuya yaklaştığımda bir çok özel kare ile döndüm diyebilirim. Hatta özel fotoğraf proje fikri bile oluştu.
Bilecik'li Çömlek Ustası

Yurtdışı katılımlarda da çok ilgi çeken misafirlerimiz vardı. Özellikle Afrikalıların müzik ve dans gösterileri görülmeye değerdi . Çok fazla yormadan kendimizi eğlenceli bir gün oldu. Asıl amacım fuardaki katılımcılarla iletişeme geçmek olsa pek imkanım olmadı. Önümüzdeki senelerde profosyonel katılımcı oluruz kim bilir.

Günay Afrikalı Dansçılar

Yemen'li sanatçılar
Tanzanya'lı müzik grubu
Tayland şemsiye süslemeleri
Urfa'da çay molası
Star Wars kahramanı bir teyzemiz
Sivas Sıcak Cam Sanatı
Devrim Arabası da fuardaydı
Neşet Usta halen kalbimizde yaşıyor
Batman'ın Şahmeranı
Sinan'nın Erciyes'ten ilham alarak Süleymaniye'yi inşaa ettiğini gösteren çizim
Rize'nin yorulmak bilmez horoncuları

 
Design by Wordpress Theme | Bloggerized by Free Blogger Templates | free samples without surveys