15 Kasım 2012 Perşembe

Safranbolu'da Yaşayan Tarih Çalışan İnsan


Pınarbaşı gezimizin 3. ve son gününde planlarda bir değişiklik yaparak Safranbolu'yu kısa da olsa ziyaret etmek istedik. Kahvaltılarımızı Park Ilıca'da yaparak düştük yola.

Safranbolu'ya 2010'da yine bir hazan mevsiminde Kasım ayı başında gelmiştik. Sonbaharın pastel renkleri ile çok güzel olsa da baharın yeşilliğinde kışın beyazında tekrar gelmek isterim bu topraklara. Ancak geçen seferden beri içimde kalan bir uhde vardı. Sokaklarında kaybolmak esnafı ile hemhal olmak isterdim bu şehrin.

Azda olsa bu giderdim bu isteğimi. Kısmet bu güneymiş. Yaklaşık 3 saat kaldık şehirde. Sokaklardan çıkmadım nerdeyse. Bu kadar verimli bir o kadar keyifli zaman geçirdiğimi hatırlamıyorum. Gezide tanıştığım değerli  Rubi Bey'in bunda büyük etkisi olduğunu zikretmem gerekiyor. Kendisi iyi bir fotoğrafçı olmakla birlikte çok kıymetli bir mimar. Safranbolu'da uzun bir süre restorasyon projelerinde görev almış. Sokakları konakları onun anlatımı ile gezmek çok keyifliydi. Günün sonunda çektiğim fotoğraflarda bunu kanıtlıyor zaten.

Aslında çok fazla bir sokağını gezmedik bu kısa zamanda. Sadece demirciler caddesini dolaştık desem yeridir. Ama o bile yetti. Tezgahının başında ateş saçan demir ustası, boş levhayı sanat eseri bir sini haline getiren usta eller, kendisi hakkındaki gazete küpürleri gururla gösteren Kazım Usta, yaş su kabaklarından akıl almaz işler çıkartan hanım eller, onlarca saat arasında zamanı durduran Antik Hüsnü, lezzeti elleri ile yoğuran Tarihi Simit, Cumhuriyet'in çoşkusu gözlerinden okunan Hacı Dede ve daha nicesi objektifimize takıldı Safranbolu'da.

Ancak yinede doyamadım Safranbolu'ya. Öyle bir kaç saatlik bir şehir mi ki doyasın. Safranbolu hakkında yazdığım bir önceki yazıda uzun kalacağımı söz vermiştim. Yine tutamadım sözümü . Ama sözüm söz. Geleceğim yine. Günlerce kalacağım. Her esnafına selam vereceğim. Çayını içeceğim. Evlerine misafir olacağım. İnanıyorum gerçekleşecek bir gün.

 
 
 
 
 
  
 
 
 
 


Bölüm 1 : Güzel İnsanlar Diyarı Pınarbaşı




10 Kasım 2012 Cumartesi

Güzel İnsanlar Diyarı Pınarbaşı



Bayramlarda seyahat etme adetim yoktur. Genelde ailemle geçirim. Bu yıl kurban ve cumhuriyet bayramlarının arka arkaya gelmesinde dolayı, kurbanın kesilmesi ve akrabaların ziyaret edilmesinden sonra 3 günlük bir gezi imkanı ortaya çıktı. Böylece aylar öncesinden planlarımızı yaparak Photoworld'le düştük yollara. (Elbette Lale'mizi geride bırakmanın hüznü ile. Bir yerde onunda alışması gerek ayrılıklara)


İstikametimiz Anadolu'nun en nadide köşelerinden Kastamonu'nun şirin ilçesi Pınarbaşı. Kanyonları ve şelaleleri ile ünlü kasabanın bizi çeken diğer en önemli tarafı renkli yöresel kültürü ile tanışıcak olmamız. Yöre kadınları son baharda renklerinden ilham aldıklarının düşündüğüm elbiseleri günlük hayatlarını devam ettiriyorlar. Doğa ile birlikte insanı beraber fotoğraflayacağım için ayrıca önemliydi bu geziydi benim için.
www.parkilica.com

Gece yarısı İstanbul'dan çıktık yolculuğumuza. Sabahın ilk ışıkları ile sisli köy yolları gözükmeye başladı. Özlemişim bu sahneleri. Tüm yorgunluğuma rağmen pür dikkat izledim yolu. Konaklama tesisimiz bir kenarında dere bir kenarında Roma döneminde kalma ılıcası doğa ile iç içe muhteşem bir yer. Öyle şatafatlı otellerin lüksünden çok uzakta ama huzuru bol bir yer.

Eşyalarımız yerleştirdikten sonra ilk durağımız Ilıca Şelalesi. Ormanın içiden yaklaşık 2 km'lik zevkli bir yürüyüşle ulaşıyoruz şelaleye. Yağmur mevsimi henüz açılmadığından narin narin akıyordu güzelim şelale. Sonbaharın renkleri ile bir başka gözükse de ilk baharda gürül gürül akarken hele hele şelalenin buz gibi havuzunda yüzmeyi hayal ettim bir an.

 
 

Şelale'den sonra şehri görmeye gidiyoruz. Pınarbaşı'nın güzel adetlerinde biriside toplu bayramlaşmaları. Her köyde ayrı ayrı kazanlar kaynatılarak kurban etlerinden kavurmalar yapılıyor. Bizim planımızda Paşa Konağı'ndaki ilçe bayramlaşması. İçlerinde belediye başkanının eşinin de olduğu yöresel kıyafetleri ile teyzelerimiz çok sıcak karşıladılar bizi. Bazıları utanarakta olsa poz vermem demediler. İçlerinde minik Pınarbaşı'lı  naz yaptı sadece. Oda yavaş yavaş alıştı sonradan.

 
 
 

İkinci gün ilk durağımız Horma Kanyonu. Aslında içinden yürüyerek geçmek istesem de gezinin formatı fotoğraf ağırlıklı olduğundan yeni yapılan turistik parkur kadar içeri girebildik. Yinede dayanamayıp gruptan ayrılarak kanyonun içine doğru bir miktar yürüdüm. Taşların üstünden atlayarak gizlenen küçük şelaleleri keşfettim. Suyun sesini, yaprakların hışırtısını, rüzgarın uğultusunu dinledim. Dünya ile bağlantısını koparıyor insanı buralarda.
 
 
 

Kanyon'dan çıkıp Horma Köyü'ne doğru yürüdüğümüzde yine rengarenk güler yüzlü insanlar karşıladı bizi. Balkonda bizi görür görmez aşağıya inerek sohbete başladılar. Pınarbaşı'nın insanları fotoğraf çektirmekten hiç yüksünmüyorlar. Sonbahar gibi  renkli elbiseleri ile çok eski bir kültürü devam ettirirken bizlere en doğal halleri ile poz veriyorlar. Köyü gezerken en eski adetlerden olan köy odalarının da halen yaşatıldığına şahit olduk. Cenaze müsasebeti ile bir araya gelen köylüler bizi odaya davet ederek çay ikram ettiler. Hepsinin yüzünde samimi bir bakış var.


Sırada meşhur Valla Kanyonu var. Kanyona doğru yol alırken bize sonbaharın tüm güzelliği eşlik etti. Ara ara durup bu güzelliğe şahitlik edemeden yapamadık

 
 
 


Muratbaşı Köyü'nden Valla Kanyon'u terasına kadar yaklaşık 2 km'lik yürüyüşümüze iki köylü genç kız refakat etti.  İstanbul'da yaşamalarına rağmen yerel kültürlerini devam ettirmeleri Pınarbaşı'nın geleceğinin geçmişine sahip çıktığının bir kanıtı. Yürüyüş boyunca bize poz vermekten de geri kalmadılar ayrıca. Hele içlerinde birisi teras korkuluklarından sarkarak 800 mt yükseklikteki kanyona bakma cesareti göstermesi bize çok özel kanyon kareleri çekme fırsatı verdi. 

Kanyonda çok renkli bir kişi ile tanıştık. Pınarbaşı'lı işadamı Said Bey. Şirketinin merkezi İstanbul'da olmasına rağmen memleketin yatırım yapmış bir işadamı. İstihdam sağlayarak önemli bir hizmete imza atmış.  Kısa bir sohbetimiz etme imkanımız oldu. Fotoğraflarını çekerken çok keyif aldılar kendileri. 

Tüm Valla Kanyonu gezisi boyunca bir burukluk vardı içimizde. Kısa bir süre önce sevgili Anıl Bakar kanyon geçisi sırasında kaybolmuştu. Onun anısına kayalıklara bir plaka çakılmıştı. Bizde çektiğimiz tüm fotoğrafları ona adadık.

Dönüşte köy yolundan geçerken yine köylülerle karşılaştık. Hele bir amcamız ricamızı kırmayarak pencereden  poz bile verdi. Ama tam yanında ayrılırken verdiği öğüt tam kulaklara küpelik.
"Hatırınızı kırmamak için çıktım yoksa çıkmazdım. Ama sizde ahireti unutmayın ha!" 

 
 
 

 



Tüm bu güzel gezi boyunca anlatmak istediğim başka bir husus ise Photoworld ekibinin davet ettikleri fotoğraf üstadları ile geziyi daha bir anlamlı kılmasıydı. Arif Aktürk, Behiç Günalan, Okan Yılmaz, Selçuk Balaban. Hem akşamları yaptıkları sunumlar hemde sunum sonrası sohbetleri ile fotoğraf dağarcığımıza büyük katkılar sağladılar. Kendileri ile tanışmaktan büyük keyif aldım. Hepsine ayrı ayrı teşekkür ederim. Selçuk Abiye ikram ettiği Balaban Boza'ları için ayrıca teşekkür ederim. Gecemizi tatlandırdı. Anlattığı fıkraları hiç saymıyorum zaten.

Bir diğer sürpriz ise Pınarbaşı Kaymakamı Ömer Faruk İlhan ve  Belediye Başkanı Mehmet Yılmaz'ın aramıza  iştirak etmiş olmalarıydı. Özellikle kaymamak Sn.Ömer Faruk İlhan'la yaptığımız sohbette gelecekte Pınarbaşı'nda güzel gelişmelerin olacağı yönünde. Klasik bürokrasiden uzakta çalışkan bir devlet adamı profili çiziyor. Pınarbaşı'lı Kemal Abi'nin bağlaması ile aramıza katılması ise gezinin finali niteliğindeydi. Devlet erkanının aramızdan ayrılmasından sonra  daha bir şenlendi ortalık. Masalar toplandı. Tahta kaşıklar çıkartıldı.

  
 
  


İki günlük gezimiz tamamladığımızda Pınarbaşı'nın güzel insanları, doğanın ve insanların renkleri kaldı aklımızda. Karelere baktıkça geziye katılmakla ne kadar isabetli bir karar aldığımı düşündüm. Daha önce yaptığım gezilerde çekmediğim kadar portre çektim. İnsanlarla konuştum. Yaşamlarının içine girdim. Uzun zamandır hayal ettiğim bir gezi oldu. Her yönü ile faydalı bir gezi oldu benim için.  Elbette her zaman yaşanabilecek mazur görülebilecek aksilikler de oldu bu gezide de. Ancak hiç bir zaman yaşanan güzellikleri örtmeyecek seviyede. Sadece gezi boyunca tanıştığım güzel insanları koysam kenara büyük bir kar benim için.

Pınarbaşı gezisi de tadı damağımızda kaldı geride güzel hatıraları ile. Baharda tekrar gelmeyi ümit ederek ayrıldık ilçeden. Planımızda olmamasına rağmen üçüncü gün istikametimiz Safranbolu. Ziyaretimiz kısa bir sürede olsa ayrı bir yazıyı hak edecek kadar özel kareler çektim Safranbolu'da.  


Bölüm 2 : Safranbolu'da Yaşayan Tarih Çalışan İnsan

 
Design by Wordpress Theme | Bloggerized by Free Blogger Templates | free samples without surveys