12 Kasım 2015 Perşembe

Mustafa Kutlu: Hesap Günü



İlk defa gittiğim Tüyap Kitap Fuarı'nda en büyük sürprizi Mustafa Kutlu üstadın yeni kitabı ile karşılaşmak oldu. Fuar için özel bir liste yapmamış, kısmetimizde ne varsa onu alırım diye gitmiştim. Senede bir kitap çıkarma adeti olan üstaddan yeni bir kitap beklemiyordum açıkçası. Ocak ayında çıkmış olan Tren Bir Keman hikayesi vardı zaten. Hesap Günü'nü görünce beni bir heyacan sardı. Üstelik sadece bu da değildi. Haziran'da basılmış bir de denemesi Vitrinde Olmak vardı üstadın. Bir yıl içersinde üç kitap. Büyük lütuf  biz severleri için.

Elbette kitabı elime alır almaz bitiverdi. Her hikayesini her karakterini sevmekle birlikte bu kitaptan başka bir haz aldım. Satır aralarında düşünceleri öyle vurgulu ifade ediyor ki üstad insan sarsılıyor.
Kitabın ismi zaten direk bir mesaj. Hiç bir insanın kaçamayacağı o Hesap Günü.

Hikaye ana karakteri kökleri son dönem bir Osmanlı paşasına dayanan Beyaz Türklerde diyebileceğimiz Arif Bedir Bey. Dedesinden pek bir mal-mülk kalmasa da paşazade ünvanı yetiyor. Yurt dışında işletme okuyup doktora yapan, yurda döndükten sonra  ülkenin dışa açılması ile birlikte ihracat ve turizm işleri ile hızla zenginleşen bir işadamı. Başından geçen farklı olayları atlatıp sonunda musalla taşında bulur kendini. Hikaye aslında burada başlıyor.

Ölmüş olmasına rağmen Arif Bedir Bey'in musalla taşında cenazeye gelenlerle diyaloğa giriyor. Yeni Amerikan dizlerinde çokça gördüğümüz flashback dedikleri geçmişe dönüşlerle zenginleşiyor konu. Cenaze gerçekten bir hesap gününe dönüşüyor.

Üstadın hikayelerindeki karakterler hatalı olsalar bile kötü insan olmuyorlar genelde. Muhakkak masum bir tarafı ile göstermeye çalışıyor ki insanlık ölmesin. Arif Bedir'de günahkar, çocuklarının dağılıp gitmesine engel olamayan bir kişi olmasına rağmen Allah'a yakınlaştığı anlar ile okuyucuyunun sevgisini kazanıyor. Ancak tam bu anlarda bir rüzgar esiyor tutunamıyor savruluyor Arif Bedir. 

Mustafa Kutlu hikayeci olmasına rağmen çok iyi bir İslam Ekonomistidir aslında. Hikayelerinde bunun bir çok izine rastlamak mümkün. Bu hikayede beni etkileyen en önemli hususta budur aslında. Bir Müslümanın çalışma hayatındaki ilkeleri hikayenin satır aralarına çok güzel yerleştiriyor. Bir cümlesi var ki can evimizden vuruyor.

- Vel hasıl dünya hayatı "İş" dediğimiz oyun ve eğlenceden ibarettir. 

Bildiğiniz gibi ayetin sadece bir kelime eklenerek  yapılan çok güzel bir tefsirini aslında. Ve daha nicesi Mustafa Kutlu sözleri olarak paylaşılacak güzellikte sizleri bekliyor. 


- Varlıklı, alafranga bir muhitte gariban bir cami
- Ölümden kim korkmaz ? Ancak erenler korkmaz
- Alayı siyahlara bürünmüş. Yahu bu gavur adeti nasıl bulaştı bize.
- Yani sen şimdi bize fakirliği teklif etmiş oluyorsun. Hayır ben diyorum ki fakir sabredecek, zengin şükredecek.
- Malı veren de Allah, alan da Allah. "Ben" dersen yoldan çıkarsın. "Ben" demek terk-i edeptir.
- Ehliyet ve liyakat sahipleri yönetime gelmeli. Önce ahlak, sonra kanun.
- Sabah namazına kalkıyormusun ? Bazan. Eee o zaman bunu beceremeyen birinin dini konularda ahkam kesmesi yakışık alır mı ?
- Camiye cemaate alışmış kişinin günü namaz saatlerine göre ayarlanır. Bir yerden bir yere gidecek olduğunda ikindiyi nerede kılacağını hesap eder.
- Şunu unutmamalı en önemli iş bağlantısı için atılacak imza, bizi bir sabah namazı vaktinden alıkoymamalı. Dünya işinin Allah rızası karşısındaki değeri budur.
- Kişi noksanını bilmek gibi irfan olmaz.
- Biz Türklerin iki özelliği vardır. Pratik ve pragmatik olmak. O sebeple bizden filozof çıkmaz, aksiyon adamı çıkar.
- Sermaye bazı fertlerin elinde aşırı birikip bir müstakil güç haline gelmemeli.
- Güzel ama bu "iyi insan" olma seni kurtarmıyor. Hesap günü ibadetlerin helal ve haramın hesabını vereceksin.
- Onların hayatı Müslüman saatine uymadığı için esnafı horluyorlar.


 
Design by Wordpress Theme | Bloggerized by Free Blogger Templates | free samples without surveys