16 Kasım 2014 Pazar

İstanbul Maratonu : Boğaz'ın Üzerinde Koşmak


Bir İstanbul Maratonu'nu da eda etmenin mutluluğunu yaşıyoruz.  Otuzaltıncısı düzenlense de benim dikkatimi fotoğrafa başladığım 2010 yılından itibaren çekmekte. Her yıl halk koşusuna katılır karnaval havasında bi gün geçirirdim. Ancak bu yılın başında koşmaya başladığımdan beri sporcu klasmanına katılmak istiyordum. 15 km'yi gözüme kestirsem de kendime güvenemeyip 10 km'ye kayıt yaptırdım. Aslında günlük antremanlarda bile rahatlıkla 10 km koşabiliyorum. Yine de ilk resmi organizasyonum olduğundan çok zorlamadım.

Maratonun bu yıl ki sloganını çok sevdim. İstanbul Aşkına Koş. Boğazı koşarak geçmek çok keyifliydi. Köprü üstünde yurdum insanının  fotoğraflarını çekmekte güzel olsa da koşarak ta İstanbul'u yaşama fırsatı buldum. Elbette deniz kenarlarında koşabiliyoruz. Ancak grup halinde koşmak daha bir motive ediyor insanı. Altunizade'de köprü ayaklarına yakın bir noktada başlayan koşumuz Eminönü'nde son buldu. Açıkçası hiç zorlanmadım. Bir 5 km daha çok rahatlıkla götürebilirdim. Artık kısmet olursa seneye daha uzun koşmayı hedefliyorum. Kim bilir bir gün gerçek maraton yani 42 km koşmaya da niyetlenirim.

10 km koşusunun startını İBB Başkanı Kadir Topbaş verdi. Başkan öncesinde 42 km ve 15 km startlarını verdiği için 10 dk geç kaldı. Siyasilerin genel davranışı bir iki kelime etmeden iş yapmıyorlar. Bende sevmiyorum bu huylarını. Ancak mikrofonu eline alır almaz bağrışlar çağrışlar ıslıklar başladıki çok rahatsız oldum. Neymiş 10 dk geç kalmış. Kenarda koşmayan bir grup yaşlı kadın bile bağırıyordu. Hadi koşucular beklediği için protesto ediyor. Onların derdini anlamadım. Yaptıkları protesto değildi. En hafifinden hazımsızlık yada kis kusma. Son dönemdeki siyasi kutuplaşmadan dolayı bu insanlar ağzını açsa bir grup insan hemen yargara koparmaya çalışıyor. Bilinçli bir hareket değil bence. Yaşadığım bu tatsız olaya kayıtız kalamayıp küçük bir de tartışmaya girdim. Her şeye rağmen bu münasebetsiz insanlar keyfimi bozmadı. Çok güzel bir gün geçirdim.

Fotoğafa sevdalı olunca renkli kareleri görmemezlik edemezdim. Cep telefonuyla da olsa bir kaç kare fotoğraf çektim. Bol bol özçekim yapmayı da unutmadım elbette. Bir de fotoğrafçı arkadaşlara güzel poz vermeye çalıştım. Hatta bir arkadaşın sevinç nidalarını duydum yanından geçerken. Bir yerlerde koşarken fotoğrafımı görürsem çok mutlu olurum.

Hava kapalı olmasına rağmen yağmur ve rüzgarın olmamasından dolayı koşucular olumsuz etkilenmedi. Çok rahat bir yarış çıkardık. Artık daha uzun koşulara hazırım. Farklı şehirlerdeki etkinliklere de katılmayı planlıyorum. Biz yol olsun yeter. Hikayemizi yazarız bir şekilde.

Geçen seneki İstanbul Maratonu yazı ve fotoğrafları burada.

Koşu başlar
Yarış öncesi son selfiler
Kadir Başkan start veriyor

Köprüde koşmak bir harika

Ortaköy Camii'ne selam olsun

Barboros Bulvarı çok rahat geçildi

Dolmabahçe'de Ata'ya saygı

Tophane. Çalınan müzikler koşuları motive ederken.

Karaköy Tramvay istasyonunda paralel maratoncular

Galata Köprüsü'nde koşorken selfi


Ve mutlu son 
İstanbul Maratonu 10 Km Rotası










12 Kasım 2014 Çarşamba

Yoldaki Vosvos Yedigöller'de

1- Yoldaki Vosvos ilk macerası için çıktığı Yedigöller'de Büyükgöl iskelesinde etrafı kolaçan etti önce. Sonbaharın güzelliklerinin keyfini çıkardı. Tertemiz havasıyla doldurdu egzozunu.  

2- Göl kenarında gezinirken tekerleri ile ezdiği gazellerin kokusunu tüm kılcal kablolarında hissetti. 

3- Yolculuğu sırasında bazen tehlikeli köprülerden ....

4- ... bazen de karanlık tünellerden geçmek zorunda kaldı. 

5- Sonunda hararetini giderecek ab-ı hayata ulaştı. 


6- Yedigöller'de kendini yeni servisten çıkmış gibi hatta sıfır km hissetti. Mutluydu.

7- Kullanım ömrü boyunca yaşayabilirdi burada. 

8- O an sanki bir mucize oldu. Zonguldak'tan arkadaşları çıkıverdiler bir anda.  

9- Çocuklar gibi zıplayıp oynamak istedi onlarla.  

10- Yoldaki Vosvos artık daha mutluydu. 

Bonus - Yoldaki Vosvos sahibi ve büyük büyük abisi ile hatıra fotoğrafı çektirmeyi unutmadı. 

 







2 Kasım 2014 Pazar

Belgrad Ormanı'ndan Karadeniz'e Trekking

Sonbaharın iyiden iyiye kendini gösterdiği bu günlerde Sarıyer Bahçeköy'den Kısırkaya Köyü'ne ormandan denize 20 km'lik keyifli bir yürüyüş gerçekleştirdik. Candostum Yavuz Alper'le birlikte Belgrad Ormanı'nı artık arka bahçemiz gibi kullanır olduk. Ormanda uzun yürüyüşe ise ilk defa çıktık. Ormanda yalnız gezmeyi planlarken PODOS doğa grubu rehberi Muhittin'in de Belgrad'da yürüyüşe çıkacağını öğrenip gruba dahil olduk.  Bir tarafta ormanının mis gibi havası, diğer tarafta denizin iyot kokulu rüzgarları ile kendimize geldik.

Belgrad Ormanı trekking rotamız


Yürüyüşü bu sefer tuttuğum kısa notlarla anlatmaya çalışayım.

- Belgrad Ormanı İstanbul'da sonbaharın en güzel yaşandığı yerlerin başında geliyor. Özellikle Kasım ortasından itibaren yaprakların bir anda sapsarı olması doyulmaz bir manzara oluşturmakta. Ormanın sadece doğal yaşamı ile değil tarihi özellikleri ile dikkat çekmekte. Osmanlı döneminde yapılan bendler(gölet), kemerler ve su depoları bulunmakta. Bu yapılar vasıtası ile uzun dönem İstanbul'un su ihtiyacı karşılanmış. Bahçeköy Kemeri'nden başladığımız yürüşümüz Valide Bendi (1796) ve 2. Sultan Mahmut Bendi(1839) ortasında devam etti. Bendlerden özellikle Valide Bend'inin mimarisi çok ilginçti. Ormanında ortasına yapılmış bir kale havası vardı. 2.Mahmud Bendi'nin de yüksekliği şaşırttı beni.

- Bahçeköy'de mahallenin içinden geçerken neredeyse tüm sokak köpekleri peşimize takıldı. Bir kısmı yürüyüşün sonuna kadar bize eşlik ettiler.  Deniz kıyısından nasıl geri döndüler bilmiyorum ama yürüyüş gruplarına alışkın oldukları belli.

Belgrad Ormanı'nda Trekking

- Dağ bisikletçilerini gün boyu etrafımızda gördük. Çamurlu yollara rağmen pek keyif almışa benziyorlardı. Kısırkaya Köyü'nde otobüs beklerken bu hattaki araçlarda bisiklet aparatı oluğunu öğrendim. Bisikletle yapılan geziler sonrası dönüşler otobüsle yapılabilir. İlginenler için güzel bir fırsat.

- Belgrad Ormanı'nın meşhur mantarları bizi yine şaşırtmanı. En özel türlerini sundular. En ilginci ise çikolata kaplı dondurma sevimliliğinde olan mantar oldu. Sarı renkli asalak ağaç mantarı da doğada acımanın olmadığını dengenin olduğunu gösterdi bize. Küçücük mantarlar koskoca ağacı çürütmek için yaratılmışlardı çünkü.

- Ormanla denizle arasında yolumuzu Kuzey Otobanı  ve 3.Köprü inşaatı kesti. Mecburen yolumuzu değiştirip farklı bir yoldan Gümüşdere Köyü'ne inmek zorunda kaldık. Yol inşaatı ormandan ziyade seyrek ağaçlı ve makilik bir alanda yapılsada doğal yaşama büyük zarar vermekte. Vahşi hayvanları geçiş yollarını kapatmakta. Buna bir çözüm bulunmalı.

- Kısırkaya Köyü adını bile ilk defa duyduğum kendi halinde bir köy. Adını sahildeki kayalıklarda almakta. Koskoca sahilde 5-6 parça kaya var ama kumkayası olduğundan şekilleri oldukça ilginç. Bu kayalar dışında pek bir özelliği yok. Köy şimdilerde üçüncü köprü ile üçüncü havaalanı arasında sıkışmış kalmış.  Anlayacağınız büyük bir rant bölgesi.

- Gezide araba mezarlığı arşivim için baya bir malzeme çıktı. Köyler yol kenarlarına, tarlalara terk edilen eski araçlarla dolu.
Valide Sultan Bendi

2.Mahmud Bendi
Sonbaharda Belgrad Ormanı Valide Sultan Göleti
PODOS Belgrad Ormanında

Belgrad Ormanı dağ bisikletçilerinin mekanı




Çikolota tadında bir mantar

Doğada acıma yoktur denge vardır. Küçücük mantar koskoca ağacı çürütecek. 






Üçüncü Köprü yolu inşaatı
Sarıyer Kısırkaya Plajı
Kısırkaya'da ki kayalar tam fotoğraflık
Kısırkaya
Araba Mezarlığı arşivime yeni eklenenler
Plajın cankurtaran merdiveni korsan teknesi gibi
Kısırkaya Plajı

Kısırkaya Köyü

 
Design by Wordpress Theme | Bloggerized by Free Blogger Templates | free samples without surveys