Şehir Tiyatroları - Mesut İnsanlar Fotoğrafhanesi |
Başında ve sonunda yer alan fotoğrafçı dışında oyun tek kişilik sayılabilir. Genç oyuncu Uğur Arda Aydın tek kişilik oyun oynamanın zorluğuna rağmen üstesinden büyük bir ustalıkla geliyor. Ara ara seslendirdiği şarkılarla oyuna ayrı bir güzellik katıyor. Uğur Orda oyunda sadece oyunculuk, şarkıcılık yapmıyor üstüne üstlük bir de dekoru değiştirme rolü üstlenmiş. Çok hoşuma giden tekerlekli platformlara sokak görüntüleri ve portreler yansıtılarak hareketli bir dekor tasarlanmış. Daha sonra bu platformlar ters çevrilerek Galata Köprüsüne dönüştürülüyor. İşte tüm bu işleri de oyun içersinde Uğur Arda tek başına yapıyor. Gerçekten tebrik edilmesi gereken bir performans.
Dekorun İlk Hali |
Dekor oyun içerisinde bu hale geliyor |
Ziya Osman Saba |
Uğur Arda Aydın |
- Tabii durun!
- Kendinizi sıkmayın!
- Buraya fotoğraf çektirmek üzere gelmiş olduğunuzu unutun!
- Güzel sevinçli şeyler düşünün!
Bunu ihtar etmesine hacet yoktu, ben buraya zaten sevinçli düşüncelerle gelmiştim. Şimdi burada çekilecek fotoğrafı belki bir gün sevgilim çantasında taşıyacak... Belki bu resim...
Birden fotoğrafçının sesi, bu sefer biraz daha asabi, yükseldi:
- Lütfen, zorla gülümsemeyin!
...
- Beyim mazur görün, sizin fotoğrafınızı çekemeyeceğim, dedi.
BİR ODA BİR SAAT SESİ
Ziya Osman Saba Şiirleri
***
SEBİL VE GÜVERCİNLER (1943)
Çözülen bir demetten indiler birer birer,
Bırak, yorgun başları bu taşlarda uyusun.
Tutuşmuş ruhlarına bir damla gözyaşı sun,
Bir sebile döküldü bembeyaz güvercinler...
Nihayetsiz çöllerin üstünden hep beraber
Geçerken bulmadılar ne bir ot ne bir yosun,
Ürkmeden su içsinler yavaşça, susun, susun!
Bir sebile döküldü bembeyaz güvercinler...
En son şarkılarını dağıtarak rüzgâra,
Beyaz boyunlarını uzattılar taslara...
Bir damla suya hasret gideceklermiş meğer.
Şimdi bomboş sebilden selviler bir şey sorar,
Hatırlatır uzayan dem çekişleri rüzgâr
Mermer basamaklarda uçuşur beyaz tüyler.
***
GEÇER ZAMAN (1947)
Hiç olmazsa unutmamak isterdim.
Eski geceler, sevdiklerimle dolu odalar...
Yalnız bırakmayın beni hatıralar.
Az yanımda kal çocukluğum,
Temiz yürekli uysal çocukluğum...
Ah, ümit dolu gençliğim,
İlk şiirim, ilk arkadaşım, ilk sevgim...
-Doğdugum ev. Rahatlıyacak içim duysam
Bir tek kapının sesini.
Arıyorum aklımda bir ninni bestesini...
Böyle uzaklasmayın benden, yasâdığım günler.
Güneş, getir bir bayram sabahını.
Açılın açılın tekrar
Çocuk dizlerimdeki yaralar,
Hepiniz benimsiniz:
Mektebim, sınıflarım, oturduğum sıralar...
Yalnız hatırlamak hatirlamak istiyorum
Nerde kaldı sevgilim, seni ilk öptüğüm gün,
Rengine doymadığım o sema,
Ahengine kanmadığım ırmak.
Bırakıp herşeyi nereye gidiyorum?
Neler geçmişti aklımdan,
Nedendi ağladığım, nedendi güldüğüm?
Ah nasıldı yaşamak?
***
NEFES ALMAK (1957)
Nefes almak, içten içe, derin derin,
Taze, ılık, serin,
Duymak havayı bağrında.
Nefes almak, her sabah uyanık.
Ağaran güne penceren açık.
Bir ağaç gölgesinde, bir su kenarında.
Üstünde gökyüzü, ufuklara karşı.
Senin her yer: Caddeler, meydan, çarşı...
Kardeşim, nefes alıyorsun ya!
Koklar gibi maviliği, rüzgârı öper gibi,
Ananın südünü emer gibi,
Kana kana, doya doya...
Nefes almak, kolunda bir sevgili,
Kırlarda, bütün bir pazar tatili.
Bahar, yaz, kış.
Nefes almak, akşam, iş bitince,
Çoluk çocuğunla artık bütün gece,
Nefesin nefeslere karışmış.
Yatakta rahat, unutmuş, uykulu,
Yanında karına uzatıp bir kolu,
Nefes almak.
O dolup boşalan göğse...
Uyumak, sevmek nefes nefese,
Kalkıp adım atmak, tutup ıslık çalmak.
Sürahide, ışıl ışıl, içilecek su.
Deniz kokusu, toprak kokusu, çiçek kokusu.
Yüzüme vuran ışık, kulağıma gelen ses.
Ah, bütün sevdiklerim, her şey, herkes...
Anlıyorum, birbirinden mukaddes,
Alıp verdiğim her nefes.
***
BİR ODA BİR SAAT SESİ
Bir oda, içinde bir saat sesi
Hayatın sırtımdan giden pençesi,
Ve beni maziye götüren bir el,
Eski günlerimiz, sessiz ve güzel...
Bulduğum kayıplar, her günkü yerin,
İşte konsol, ayna, köşe minderin,
Seccaden, tesbihin, namaz başörtün.
Bir şey değişmemiş, sanki daha dün.
Yine ortancalar altı camının,
Dışarda sükûnu yaz akşamının,
Bahçemiz sulanmış, ıslak her çiçek.
Kapı çalınacak, babam gelecek...