İstanbul tarihte olmadığı kadar büyük bir tehlike altında. Şehrin siluetini tamamen değiştirecek bir çalışma tamamlanmak üzere. Taksim-Yenikapı Metro hattının Haliç geçişi için tasarlanan köprü şehri ikiye bölmüş durumda. Henüz tamamlanmamış olsa bile ayakları ve büyük kısmı bitmiş. Köprünün her iki tarafında şehir tellerin arasında görülmeye çalışılacak artık. Galata Köprüsünden bakanlar Haliç ve Eyüp tarafını, Unkapanı Köprüsü tarafından bakanlardan Eminönü'nü göremeyecekler.
Hem hükümet hem de yerel yönetim için bu bir problem olarak görülmemektedir. Bunun nedeni ise bu köprüye İstanbul'un ihtiyacı olduğu ve bedeli ne olursa olsun yapılması gerektiği düşüncesidir. Bu düşünce yapısının yakın tarihte de örnekleri mevcuttur. Sultan Abdülaziz ilk demiryolu yapılırken meşhur bir sözü vardır. Tren yolu gelecek ama Topkapı Sarayının bahçesinden geçecek dendiğinde "Bu trenler başımın üstünde geçse de yapılacak". diyerek emir vermiştir. Yine Divan Yolu caddesinin genişletilmesi sırasında Fuat Paşa bir çok tarihi binanın yıkılması emrini vermiştir. İsmet İnönü zamanında Atatürk Caddesinin genişletilmesi sırasında bir çok tarihi ahşap bina yıkılmıştır. Son büyük yıkım iste Adnan Menderes'in Vatan ve Millet Caddelerini yapımı sırasında yaşanmıştır. Ancak görüldüğü bu değişimlerin hiçbirinin İstanbul'un siluetine bir etkisi olmamıştır. Ayasofya aynı Ayasofya'dır. Sultanahmet hiç bir şeyin gölgesinde değildir. Süleymaniye halen tahtında oturmaktadır.
Günümüzde yapılan yol ve inşaatlar tarihteki bu yıkımlardan daha büyük zarar vermektedir. 90'larda yüksek katlı binaların yapımına başlanması ile değişim başlamıştır. Taksim'de The Marmara, Beşiktaş'ta Gök Kafes, uzak dahi olsa Maslaktaki binalar şehrin görüntüsünde ciddi değişikliğe neden olmuşlardır. Ama yine de tarihi Yarımda Ada korunmakta idi. Ta ki Zeytinburnu'nda On Altı Dokuz kuleleri yapılana kadar. Sehrin çeşitli noktalarında kah Ayasofya'nın minarelerin arasından kah Sultanahmet'in kubbesinin üstünden gözükmeye başladığında tehlike ortaya çıkmaya başladı. Ancak halen şehrin yöneticileri durumun vahametinin farkında değillerdi. Yaptıkları açıklamalarda Üsküdar'dan bakıldığında şehrin siluetinin değişmediği gibi açıklamalar yapıyorlardı.
İşte tam bu nokta Haliç Metro geçişi köprüsü kamuoyunda tartışılmaya başlandı. Unesco bile devreye girmiş köprü ayakların bir miktar kısaltılması ile projeye onay vermiştir. Tarih tekerrür ediyordu. Proje yapılmalıydı. Çünkü İstanbul'un tüm ulaşım entegrasyonu bu geçişle tamamlanacaktı. Bu geçiş sayesinde Taksim Metrosu, Aksaray-Havaalanı ve Marmaray Yenikapı birleşecekti. Bedeli ne olursa olsun yapılacaktı bu köprü ve yapıldı.
Sonuç şehrin ortasına bir duvar örüldü sanki. Haliç tam ortadan ikiye ayrıldı. Yakın tarihten verdiğim örneklerden hiç biri şehrin siluetine zarar vermemişti. Bu köprü ise şehri kalbinde hançerliyor neredeyse. Taksim'den kalkan tren büyük bir hızla ilerliyor ve İstanbul'un kalbine saplanıyor.
Metronun tekrar yer altına gireceği nokta |
Ancak Üsküdar'dan bakıldığında halen bir değişiklik yok. İçiniz rahat olsun.
İşte bir şehrin değişimin kısa bir öyküsü.
2 yorum:
allah belediyemizden razı olsun bizim için her şeyi yapıyorlar silüet sorun deildir önemli olan h,izmet siyasi paylaşım deildir ister akp ister chp böyle şeyler yapsın yeter bize bu mesajımı 01.05.2014 izmirinden yazıyorum
Bu yorumunuza katılmıyorum. Silüet sorun değil demek atalarımızın Osmanlı'nın bize bıraktığını mirasa ihanet etmek demektir. Bunu İstanbul Belediyesi'nin iyi hizmetlerini sonuna kadar savunan birisi olarak yazıyorum. Yeri geldiğinde yanlış yanlış demekte bizim görevimiz.
Yorum Gönder