Şanlıurfa'ya gece giriş yapmış Balık Göl'ün ziyaret etmiştik. Gezimizin son gününü yetmese de Urfa'ya ayırdık. İlk iki gün yağmurlu geçmesine rağmen son gün çok güzel bir hava vardı. Bu da gezi boyunca en güzel karelerini son gün almamızı sağladı. Akşam içtiğimiz mırralara rağmen erken sayılabilecek bir saatte kalkarak güzel bir kahvaltı yaptık. Akabinde Urfa'nın kalbi konumundaki ilk ziyaret yerimiz olan Balıklı Gölü gezmeye başladık.
Şanlıurfa Panorama
İbrahim Peygamber'in (A.S) Nemrut tarafında tepeye kurulan mancınıklardan atılmak suretiyle yakılmak istenirken ateşin göle, odunların da balığa döndürüldüğü mekan. Bu nedenle mekanda bir ruhaniyet etrafınızı çevreliyor. Öyle ki bu havayı tüm Urfa'da alabiliyorsunuz. Balıklı Göl olarak bilinse de İbrahim Peygamberin lakabı Allah'ın dostu anlamında "Halil" olduğundan dolayı göle Halil-ür Rahman adı verilmiş. Balık Göl'ün etrafında 2 ayrı camii bulunmakta. Urfa'nın ve bölgenin en eski camilerinden Eyyübiler dönemine ait kısa kare minaresi ile Halil-ür Rahman Camii ve kuzey köşesinde yer alan Rıdvaniye Camii. Bunlarında haricinde gölün hemen dışında yer alan Hasan Padişah Camii, Mevlid-i Halil Camii ve 80'li yıllarda yapılan Dergah Camii var. Balık Gölün haricinde yine balıkları ile meşhur Ayn Zeliha Gölü (Zeliha'nın Gözü) yani bulunur. Zeliha Nemrut'un kızı olup Hz.İbrahim'in ateş atılırken ağladığı ve onun göz yaşlarında bu gölün oluştuğu rivayet edilir.
Mevlid-i Halil Camii
Halil-ür Rahman Camii
Ayn Zeliha Gölü
Balıkları beslemek büyük bir zevk
Balıklı Göl'ün her daim aç balıkları
Akın akın insanlar ziyaret ediyor kutsal mekanı
Kaleye tırmanan merdivenlerde çıkarak tüm şehri görebilirsiniz. Tam bir orta çağ kalesi. Ancak kaleden çok bir şey kalmamış. Ayakta kalabilen en bariz yapı mancınıklar. Hz.İbrahim'in ateşe atıldığına inanılan mancınıklar. Muhtemelen daha geç bir dönemde getirilerek temsili olarak dikilmişler. Kalede fotoğraf çekerken geniş bir aile ile karşılaştık. Ceylanpınar'dan gelen çok eşli bir amcamız çoluk çoğunun toplamış gelmiş Urfa ziyaret etmeye. Bize poz vermekten de çekinmediler.
Kaleden Urfa'nın mimarisi çok net bir şekilde ortaya çıkıyor. Arap-Memlük tarzı Camiler ve toprak rengi kerpiç evler. Her evin çatısında iki şeyi muhakkak görebilirsiniz. Birincisi yazlık karyolalar ikinci güneş enerjisinde su ısıtma tankları. Ciddi bir görsel kirlilik olsa da temiz bir enerji.
Halil-ür Rahman Camii Minaresi ve Hotel El-Ruha
Rıdvaniye Camii Minaresi
Dergah Camii
Minareler Şehri Urfa
Hasan Padişah Camii
Ne kadar doyamasakta Balıklı Göl ve çevresinden görmemiz gereken başka mekanlar olduğu için ayrılmak zorunda kaldık. Önceki gün tanıştığımız Hacı Abimizin çarşıdaki dükkanını bularak Urfaya özgü alışverişimizi yaptık. Neler yok ki isotu, nar ekşisi, acı dolma biber kurutması hatta fıstığı bile buradan aldık. Hayatımda yediğim en lezzetli nar ekşisi buydu galiba. Baklava Antep'te yenir denilsede girdiğimiz bir tatlıcıda yediğimiz baklavayı beğenerek hediyelerimizi de Urfa'dan aldık.
Sıradaki durağımız Hz.Eyyüb(as) makamı. Eyyüb Perygamberin ağır bir hastalık sonrası çekildiği çilehanesi ve suyunda yıkanarak şifa bulduğu kuyusu bulunmaktadır. Hz.Eyyüb hayli ihtiyar olduğu yaşlarda yakalandığı bu hastalıktan sabır göstererek ve Allah'a dua ederek kurtulmuştur. Kur'an'da bu kıssa şöyle zikredilir.
"Eyyub’u da (an). Hani Rabb’ine: «Başıma bu dert geldi. Sen, merhametlilerin en merhametlisisin». Bunun üzerine biz, tarafımızdan bir rahmet ve kulluk edenler için bir hatıra olmak üzere onun duasını kabul ettik; kendisinde dert ve sıkıntı olarak ne varsa giderdik ve ona aile efradını, ayrıca bunlarla birlikte bir mislini daha verdik.” (Enbiya 83-84)
H.Eyyüb'ün çilehanesi 3-4 kişinin sığabileceği küçücük bir mağara. İnsanlar burada namaz kılmak için çaba sarfediyorlar. Biz orada iken içerisi kadınlarla dolu olduğundan ancak uzaktan dua okuyabildik.
Hz.Eyyüb Makamı ve Çilehanesi
Hz-Eyyüb'ün Kuyusu
Urfa gezimizin benim açımdan çok özel bir tarafı vardı. Geziden sadece bir kaç ay üniversiteden sınıf arkadaşımız Hüseyin Bahçıvan Urfa'ya bayram ziyareti için geldiği sırada trafik kazasında vefat etmişti. Buraya kadar gelmişken mezarı ziyaret ettik. Hüseyin'den önce yine üniversiten arkadaşım Bartın'lı Eyyübüde kaybetmiş ancak onun mezarını ziyaret edememiştim. Hüseyin'i görmek nasip oldu çok şükür. Bizim için tam bir ibret vesikası idi. Ölmeden bir kaç gün önce mesajlaşmış fotoğraflarım hakkında konuşmuştuk. Hatta Urfa'ya beraber gelme planları bile yapmıştık. Ne hazindir ki ebediyete intikal etti. Urfa'da ki mezarları toprak oturana kadar taşlarla çevreliyorlar. Sonra yine toprak rengi bir mezar taşı dikiyorlar. İstanbul'daki gibi beyaz mermer taşı görmedim.
Ortadaki mezar Hüseyin' Bahçıvan'ın Mezarı
Urfa'da Mezarlık
Urfa'nın köprüleri Göbekli Tepe'den önceki son durağımız. Karakoyun Deresi üzerine kurulu bir çok köprü var bu bölgede. En ünlüsü ise Hızmalı Köprü. Yayalar için tasarlanmış köprünün ilginç bir hikayesi var. Efsaneye göre Karakoyun Türk Beyliği Hükümdarı'nın kızı Sakine Sultan tarafından yaptırılmış ve yıkıldığında tekrar yaptırılabilmesi için köprünün temeline altın hızmasını koymuştur. Efsaneyi okumak isteyenler buraya bakabilir. Urfa'nın havasına o kadar uygun narin köprü ki bir eşi benzeri yok. Bu dere üzerine yapılan köprüler zamanında köprüden ziyade sel baskınlarını önlemek üzere kurulmuş bir çeşit bend vazifesi görüyormuş. Şimdi suyu yok denecek kadar az.
Hızmalı Köprü
Millet Köprüsü
*** Not: 7-8-9 Ocak 2011 tarihli Antep-Urfa gezisinin notlarıdır.
Gaziantep gezi notları için tıklayınız. Birecik gezi notları için tıklayınız. Halfeti gezi notları için tıklayınız. Harran gezi notları için tıklayınız. Urfa 1 gezi notları içintıklayınız. Göbeklitepe gezi notları içintıklayınız.
0 yorum:
Yorum Gönder