25 Şubat 2008 tarihli yazım.
Vapurla Eminönü’ne geçerek balık-ekmek-turşu yemek niyetiyle çıktığım yol, Eski
zaman alışveriş merkezi hüviyetide olan çarşılarda gezintiye dönüştü. Bu gezi
sırasında belkide hiç geçmediğim sokakları , hiç girmediğim Camileri görme
imkanım oldu. Keşke fotoğraf makinem olsaydıda kendi çektiğim resimleri
gösterebilseydim dediğim , gezinti bittiğinde gülümsediğim güzel bir gündü .
Şimdi bu küçük İstanbul gezintisini ve uğradığım sokak ve mekanları anlatmaya
sıra geldi.
----------
Kadıköy…
Bu gezide sadece başlangıç noktası görevi gören ama daha sonra başka bir gezintinin ana konusunu teşkil etmesi muhtemel olacaktır.
Kalamış Vapuru …
Belki yüzlerce vapura binmeme rağmen beklide ilk defa vapurun ismini hatırıyorum. Bunda dönüştede birlikte olmamızın etkisi var .
Yeni Cami…
Vapurdan indiğim zaman belkide güzel bir günün ilk işareti olarak ilkindi ezanı okunmaya başlandı. Namazı Yeni Camide kıldım. Büyük camiler içinde en çok namaz kıldığım Yeni Camidir. Vapurdan inerken veya Vapura binerken muhakkak bir ezanın okunmasından sebep. Belki bundandır Yeni Cami beni etkilemez. Devesa bir yapı olmasına rağmen. Ama bugün için ayrı bir önemi var. Avlu şadırvanından aldığım abdestle kıldığım namaz yeni bir başlaşgıç olacak inşallah.
Rüstem Paşa Camii…
O kadar yakın olmasına , kaç defa Vapurdan Süleymaniye bakarken şu camide hangi cami dememe rağmen hiç uğrayıp iki rekat namaz kılmadığım bir yer Rüstem Paşa Camii. Belkide Süleymaniye’de namaz kılmak istemesem uzun yıllar görmeyeceğim. Sülaymaniyeye çıkarken yeni sokaklar görmek için Mısır Çarşısından sonra ilk sokaktan sapmak istedim. Büyükçene bir yapı olması hasebiyle yaklaştıkça daha ilgimi çeken camii daracık sokaklar arasın kapısını ararken iyice esrarengiz bir hal aldı. Ne ismini bildiğim hatta açık olup olmadığınıda bilmediğim cami kapısından girer girmez beni şaşırtmaya başladı. Döner merdivenlerle bir kat yukarı çıkıp geniş avluyu görünce günün ilk süprizi oldu. Merdivanden çıktıktan sonra tam karşı tarafta bir merdivenin ve üstünde küçük bir odanın olduğunu fark ettim. Avludan rahatlıkla caddedeki ticari hayat izlenebiliyor. Osmanlının günlük yaşam dini yaşamı nasıl içi içe harmanladığına en güzel kanıtı. Daha sonra yaptığım araştırmada cahilliğimi göstersede caminin Mimar Sinan eseri olması dikkatimi daha çok çekti. Özellikle çinileriyle ünlü olması beni bu makana tekrar tekrar gitmeme sebep olacaktır.
Tahtakele…
Rüstem Paşa camisinin içinde olduğu çarşı ünlü Tahtakale. Mısır Çarşısının arkasında dolanarak birkaç kez gittiğim fakat bu sefer hiç görmediğim sokaklarında geçtiğim eskiden olduğu gibi şimdide istanbul ticaretin can damarlarından olan ünlü Tahtakale
Saman Emin-i Evvel Camii…
Süleymaniye çıkarken Minaresini dikkatimi çekerek saptığım bir arasokakta bulunan ufak bir camii. İçine girmeyip sadece adını not ettim.
Tarihi Kuru Fasülyeci Erzincanlı Ali Baba…
Fakat Balık Ekmek yemek için çıktığım yola camide kokarım diye donüşte yerim diye düşünmüştüm. Süleymaniye Camine vardığımda ise iyicene acıktığımıon farkın vardım. Belkide lezet beni çağırıyordu. Meydanın solunda ilk dikkatimi çeken tarihi kuru fasulye tabelaları oldu. İlk Tabelada “ Since 1937 “ yazılıydı. Sonraki tabelada ise “ since 1924” . Daha eski olanda yemeyi tercih ettim. Kurufasuyeyi yerken buranın ünlü Sülaymaniyeli Kuru Fasulyeci olduğunu anımdım ve doğru bir tercih yaptığım için kendimi tebrik ettim . Kurufasulye gerçekten lezzetliydi. Ağızda un gibi dağılan nefis bir lezzet. Yağurduda güveç kapta kendi yapıpları oda çok güzeldi. Şimdi yazarken bile ağzım sulanmaya acıkmaya başladım. Balık ekmek başka bir yazıya kaldı
Sülaymaniye Camii…
Sonunda camiye vardım . İçine girdiğimde beni bir sürpriz bekliyordu. Uzaktan minarelerinde iskelerin gözükmesine rağmen caminin büyük bir kısmının kapalı olacağını düşünmemiştim. Caminin içinde namaz kılınabiliyordu. Fakat ön ve arka bahçesi kapalıydı. Bu durumda ziyareti başka bir zamana bırakarak girmeden döndüm.
Bozdoğan Kemeri …
Süleymaniye Kütüphanesinden geçerek bilmediğim görmediğim sokaklara daldım Önce Kirazlımescit’in önünden geçtim. İlerde bir sürpriz daha bekliyordu. Veznecilerden Aksaray’a giderken onlarca kez altında geçtiğim kemerin başlangıç noktasını keşfettim. Aslında ayakta kalan başlangıç noktası. Yoksa zamaında topkapı sarayına su taşımak için yapıldığını biliyordum.
Sahaflar Çarşısı…
Kemeri geçtikten sonra İstanbul Üniversitesinin çeşitli yapıların yanından geçerek Beyazıt Meydanına çıktım. Burada Beyazıt Camii başka bir zaman bırakarak Sahaflar çarşısına girdim. Bu çarşıyı her görüşümde kitaplarda okuduğum eski çarşıyı göresim geliyor. Gerçek kitapların olduğu eski çarşı. Şimdi ise üniversite hazırlık kitapları ve populer kitaplar dikkati çekiyor.
Kapalı Çarşı…
Hızlı bir şekilde içinden geçtiğim ünlü kapalı çarşı sokaklarının detaylı olarak anlatıldığı uzun bir geziyi hakk ediyor. Belkide EskiZaman Alışveriş Merkezi tabiri hakkeden yegane mekanlardan biri.
MahmutPaşa Camii…
Kapalıçarşıdan Nuruosmaniye kapısında çıkarak nereye gittiğimi bilmeden yokuş aşağı gitmek istedim. Nuruosmaniyede bir kere namaz kıldığımı hatırlıyarak başka bir zamana bıraktım. Az ilerde sağ büyük bir camii dikkatimi çekti. Belkide Harap hali beni kendini çekti. Avlusuna girdiğimde dükkanların olması beni şaşırtmadı çünkü ünlü Mahmutpaşa’daydık. Cami’den içeri girdiğimde ikinci büyük sürpriz veya süprizlerle karşılaşacağımın farkına vardım. İki yana uzana koridorlar bana Bursa Camilerini hatırlattı. 3 Basamakla çıkılan Orta bölüm ve Yeşil Kafesli mahal ilk dikkati çekenler. Orta bölümde ilerledikçe süprizlerde devam etmekte. Sol’da koridorla geçilen aynı büyüklükte bir bölümün daha olduğunun farkına varıyorum. Fakat burası bol kalın sutunların olduğu bir yer. Ki sutunların genişliğinden bir çok yer gözükmemekte. Tahta merdivenle Yeşil Kafesli Mahal’e çıkıyorum. İki odalı olması dahada ilginç kılıyor. Fatih’in Veziri olduğunu öğrendiğim Mahmutpaşayla aynı yerde iki rekat namaz kılıyorum. Tekrar orta bölüme geçerek sağ tarafı kontrol ediyorum. Hasırlarla koridorlar kapatılmış. Temizlikçi yaşlı amcadan buranın yıkık harap bir halde olduğunu öğreniyorum. Tahmin etmeme rağmen bu beni burkuyor. Caminin içi de dışı gibi bakımsız durumda. Ünlü Semte adını veren caminin bu halde olması ünlü Mahmutpaşa esnafına yakışmayan üzücü bir durum.
Mısır Çarşısı…
Mahmutpaşa camisinden mahmutpaşa caddesine girmeden yan caddelerden inerek Mısır Çarşına giriyorum. Çok fazla oyalanmadan dükkanlara bakarak yenicami kapısına geldiğimde içimde bir mutluluk hissederek yüzümde bir gülümseme geliyor.
Kalamış Vapuru …
Tekrar Kalamış vapurundayım ama bu sefer üsküdar’a gidiyorum.
Üküdar…
Başlangıç noktası Kadıköy olan ufak bir gezintinin Üsküdar’la bitmesi ayrı bir güzellik oldu.
---------
Vapurdan inerken akşam ezanı okunuyordu. İlkindi Ezanı ile Akşam ezanı arasına bu kadar güzelliğin girmesi bereketin ne kadar önemli olduğunu bana bir kere gösterdi şükürler olsun.
----------
Kadıköy…
Bu gezide sadece başlangıç noktası görevi gören ama daha sonra başka bir gezintinin ana konusunu teşkil etmesi muhtemel olacaktır.
Kalamış Vapuru …
Belki yüzlerce vapura binmeme rağmen beklide ilk defa vapurun ismini hatırıyorum. Bunda dönüştede birlikte olmamızın etkisi var .
Yeni Cami…
Vapurdan indiğim zaman belkide güzel bir günün ilk işareti olarak ilkindi ezanı okunmaya başlandı. Namazı Yeni Camide kıldım. Büyük camiler içinde en çok namaz kıldığım Yeni Camidir. Vapurdan inerken veya Vapura binerken muhakkak bir ezanın okunmasından sebep. Belki bundandır Yeni Cami beni etkilemez. Devesa bir yapı olmasına rağmen. Ama bugün için ayrı bir önemi var. Avlu şadırvanından aldığım abdestle kıldığım namaz yeni bir başlaşgıç olacak inşallah.
Rüstem Paşa Camii…
O kadar yakın olmasına , kaç defa Vapurdan Süleymaniye bakarken şu camide hangi cami dememe rağmen hiç uğrayıp iki rekat namaz kılmadığım bir yer Rüstem Paşa Camii. Belkide Süleymaniye’de namaz kılmak istemesem uzun yıllar görmeyeceğim. Sülaymaniyeye çıkarken yeni sokaklar görmek için Mısır Çarşısından sonra ilk sokaktan sapmak istedim. Büyükçene bir yapı olması hasebiyle yaklaştıkça daha ilgimi çeken camii daracık sokaklar arasın kapısını ararken iyice esrarengiz bir hal aldı. Ne ismini bildiğim hatta açık olup olmadığınıda bilmediğim cami kapısından girer girmez beni şaşırtmaya başladı. Döner merdivenlerle bir kat yukarı çıkıp geniş avluyu görünce günün ilk süprizi oldu. Merdivanden çıktıktan sonra tam karşı tarafta bir merdivenin ve üstünde küçük bir odanın olduğunu fark ettim. Avludan rahatlıkla caddedeki ticari hayat izlenebiliyor. Osmanlının günlük yaşam dini yaşamı nasıl içi içe harmanladığına en güzel kanıtı. Daha sonra yaptığım araştırmada cahilliğimi göstersede caminin Mimar Sinan eseri olması dikkatimi daha çok çekti. Özellikle çinileriyle ünlü olması beni bu makana tekrar tekrar gitmeme sebep olacaktır.
Tahtakele…
Rüstem Paşa camisinin içinde olduğu çarşı ünlü Tahtakale. Mısır Çarşısının arkasında dolanarak birkaç kez gittiğim fakat bu sefer hiç görmediğim sokaklarında geçtiğim eskiden olduğu gibi şimdide istanbul ticaretin can damarlarından olan ünlü Tahtakale
Saman Emin-i Evvel Camii…
Süleymaniye çıkarken Minaresini dikkatimi çekerek saptığım bir arasokakta bulunan ufak bir camii. İçine girmeyip sadece adını not ettim.
Tarihi Kuru Fasülyeci Erzincanlı Ali Baba…
Fakat Balık Ekmek yemek için çıktığım yola camide kokarım diye donüşte yerim diye düşünmüştüm. Süleymaniye Camine vardığımda ise iyicene acıktığımıon farkın vardım. Belkide lezet beni çağırıyordu. Meydanın solunda ilk dikkatimi çeken tarihi kuru fasulye tabelaları oldu. İlk Tabelada “ Since 1937 “ yazılıydı. Sonraki tabelada ise “ since 1924” . Daha eski olanda yemeyi tercih ettim. Kurufasuyeyi yerken buranın ünlü Sülaymaniyeli Kuru Fasulyeci olduğunu anımdım ve doğru bir tercih yaptığım için kendimi tebrik ettim . Kurufasulye gerçekten lezzetliydi. Ağızda un gibi dağılan nefis bir lezzet. Yağurduda güveç kapta kendi yapıpları oda çok güzeldi. Şimdi yazarken bile ağzım sulanmaya acıkmaya başladım. Balık ekmek başka bir yazıya kaldı
Sülaymaniye Camii…
Sonunda camiye vardım . İçine girdiğimde beni bir sürpriz bekliyordu. Uzaktan minarelerinde iskelerin gözükmesine rağmen caminin büyük bir kısmının kapalı olacağını düşünmemiştim. Caminin içinde namaz kılınabiliyordu. Fakat ön ve arka bahçesi kapalıydı. Bu durumda ziyareti başka bir zamana bırakarak girmeden döndüm.
Bozdoğan Kemeri …
Süleymaniye Kütüphanesinden geçerek bilmediğim görmediğim sokaklara daldım Önce Kirazlımescit’in önünden geçtim. İlerde bir sürpriz daha bekliyordu. Veznecilerden Aksaray’a giderken onlarca kez altında geçtiğim kemerin başlangıç noktasını keşfettim. Aslında ayakta kalan başlangıç noktası. Yoksa zamaında topkapı sarayına su taşımak için yapıldığını biliyordum.
Sahaflar Çarşısı…
Kemeri geçtikten sonra İstanbul Üniversitesinin çeşitli yapıların yanından geçerek Beyazıt Meydanına çıktım. Burada Beyazıt Camii başka bir zaman bırakarak Sahaflar çarşısına girdim. Bu çarşıyı her görüşümde kitaplarda okuduğum eski çarşıyı göresim geliyor. Gerçek kitapların olduğu eski çarşı. Şimdi ise üniversite hazırlık kitapları ve populer kitaplar dikkati çekiyor.
Kapalı Çarşı…
Hızlı bir şekilde içinden geçtiğim ünlü kapalı çarşı sokaklarının detaylı olarak anlatıldığı uzun bir geziyi hakk ediyor. Belkide EskiZaman Alışveriş Merkezi tabiri hakkeden yegane mekanlardan biri.
MahmutPaşa Camii…
Kapalıçarşıdan Nuruosmaniye kapısında çıkarak nereye gittiğimi bilmeden yokuş aşağı gitmek istedim. Nuruosmaniyede bir kere namaz kıldığımı hatırlıyarak başka bir zamana bıraktım. Az ilerde sağ büyük bir camii dikkatimi çekti. Belkide Harap hali beni kendini çekti. Avlusuna girdiğimde dükkanların olması beni şaşırtmadı çünkü ünlü Mahmutpaşa’daydık. Cami’den içeri girdiğimde ikinci büyük sürpriz veya süprizlerle karşılaşacağımın farkına vardım. İki yana uzana koridorlar bana Bursa Camilerini hatırlattı. 3 Basamakla çıkılan Orta bölüm ve Yeşil Kafesli mahal ilk dikkati çekenler. Orta bölümde ilerledikçe süprizlerde devam etmekte. Sol’da koridorla geçilen aynı büyüklükte bir bölümün daha olduğunun farkına varıyorum. Fakat burası bol kalın sutunların olduğu bir yer. Ki sutunların genişliğinden bir çok yer gözükmemekte. Tahta merdivenle Yeşil Kafesli Mahal’e çıkıyorum. İki odalı olması dahada ilginç kılıyor. Fatih’in Veziri olduğunu öğrendiğim Mahmutpaşayla aynı yerde iki rekat namaz kılıyorum. Tekrar orta bölüme geçerek sağ tarafı kontrol ediyorum. Hasırlarla koridorlar kapatılmış. Temizlikçi yaşlı amcadan buranın yıkık harap bir halde olduğunu öğreniyorum. Tahmin etmeme rağmen bu beni burkuyor. Caminin içi de dışı gibi bakımsız durumda. Ünlü Semte adını veren caminin bu halde olması ünlü Mahmutpaşa esnafına yakışmayan üzücü bir durum.
Mısır Çarşısı…
Mahmutpaşa camisinden mahmutpaşa caddesine girmeden yan caddelerden inerek Mısır Çarşına giriyorum. Çok fazla oyalanmadan dükkanlara bakarak yenicami kapısına geldiğimde içimde bir mutluluk hissederek yüzümde bir gülümseme geliyor.
Kalamış Vapuru …
Tekrar Kalamış vapurundayım ama bu sefer üsküdar’a gidiyorum.
Üküdar…
Başlangıç noktası Kadıköy olan ufak bir gezintinin Üsküdar’la bitmesi ayrı bir güzellik oldu.
---------
Vapurdan inerken akşam ezanı okunuyordu. İlkindi Ezanı ile Akşam ezanı arasına bu kadar güzelliğin girmesi bereketin ne kadar önemli olduğunu bana bir kere gösterdi şükürler olsun.
25 Şubat 2008 / İstanbul
0 yorum:
Yorum Gönder