Lala, Çeşm-i Cihan bu mu ola ? |
Safranbolu hatıraları ile gece Bartın'a vardık. Gezilerimizde hem ucuz olması hemde yeterli konforu sağlamasında dolayı öğretmenevlerini tercih ediyoruz. Be kezde şehrin merkezindeki öğrenmenevine eşyalarımızı bırakarak gece Bartın sokaklarında dolaşmaya çıktık. Çok küçük bir şehir olmasından dolayı merkez caddesini baştan başa dolaşmamız 20-30 dakikamızı aldı.
Sabah kahvaltımız yapıp gündüz gözüyle Bartın'ı tekrar dolaştık. Bartın beklediğimden çok güzel bir şehir. Sokak aralarından geçmişin izlerini taşıyan tarihi yapılara rastlayabiliyorsunuz. Daha sonra öğrendiğime göre yakın zaman kadar çok güzel ahşap konakların olduğu bir şehir iken çıkan yangında nerdeyse tüm şehir yok olmuş. Bir kaç caminin yapıp tarihlerinde tekrar yapım yazmasının sebebi de buymuş.
Taş Han |
Bartın Çarşı |
İnkumu Karadeniz sahillerinde görebileceğiniz en güzel plajlardan biri. Ancak deniz mevsiminin çok kısa olmasında anca yöre insanına hitap edebiliyor. (Temmuz-Ağustos). Buraya Kasım ayında gelmemize rağmen denize girebilecek kadar güzel bir hava vardı. Keşke o cesareti gösterebilseydik. Kasım ayın Karadenizde yüzme fırsatını belki bir daha yakalamayacağız.
"Denizin ortasında bir kaya. Üstünda yalnız bir çam. Tohumu bir martının gagasında mı geldi bilinmez. Karadenizin sert kışına hırçın dalgalarına nasıl dayanır akıl sır ermez. "
Güzelcehisar, Ceneviz kale kalıntısı ve 80 milyon yıllılk "Lav Sütunları" ile görülmesi gereken bir yer. Kuzey İrlanda, İskoçya ve Kalifornia'daki benzerleri dünya mirası kabul edilerek koruma altındayken Güzelcehisal Lav kayaları keşfedilmeyi bekliyor.
Amasra’dan önce son durağımız Bartın çayı. Çayın denize ulaştığı noktada Bartın Limanı ve Sinan arkadaşımızın askerlik yaptığı Deniz Üs Komutanlığı var. Bugünü özel yapanda aslında bu askeri liman. Kayaların içine oyulmuş denizaltı tünellerini uzaktan da olsa görme fırsatımız oldu. Fotoğraf çekmek yasakta olsa arabanın camında birkaç hatıra karesi çektik.
Bartın Çayı |
Bartın Deniz Üs Komutanlığı |
3.Gün Son Durak : Amasra
Amasra’ya girmeden önce Roma yol anıtlarının Anadolu'da ki tek örneği olan Kuşkaya Yol Anıtı'na uğruyoruz. Güzelcehisar'daki gibi Lav Kayalarının üzerine tek parça oyulmuş başında kartal figürü olan bir heykel. Yüzyıllardır yolcuları karşılamaya devam ediyor.
Ve Fatih'in gözbebeği Amasra, Bakacak Tepesinden ilk defa gözüktü. Sultan Fatih Amasra'yı görür görmez "Lala, Çeşm-i Cihan bu mu ola" demekten kendini alamaz.
Seyir terasında şehri izlerken ufukta deniz üzerinde bir beyazlık belirmeye başladı. Hızla yaklaşan sis kısa zamanda tüm Amasra'yı kaplayacaktı. Vakit kaybetmede şehre inmeye karar verdik.
Adaları, koyları, tepeleri ile Amasra öyle bütünleşmiş ki ayıramazsınız birbirinden. Sokaklarınına karışmanız, tepelerinde dolaşmanız gerekmektedir o zaman. Tavşan adası adı üstünde tavşanlara ev sahipliği yapmakta. Boztepe'ye ada demezsiniz. Küçük bir su damlası gibidir Amasra'nın burnunda. Kemere köprüsü ile bağlıdırlar birbirlerine. Boztepe'den Amasra'yı izlemek, denizin içinden izlemek gibidir alabildiğine yeşile bakarak. Hele gün batarken candostlarınla birlikte deniz fenerinin yanında olmak. Denize bakarsın maviliğin derinliğinde kaybolursun. Dağlara bakarsın yeşilliğin içinde erirsin. Şehre bakarsın tarihe yolculuk edersin.
Artık iskeleye dönüp karnımızı doyurma vakti gelmişti. Amasra'ya gelipte balık yemeden dönmek olmazdı herhalde. Şehrin denize düşen ışıkları altında balığımızı yedik afiyetle.
Son Söz: 3 günlük gezi 3 şehir dolaştık. Şehir merkezlerini pek sevmesek te ilçelerine köylere dağlarına denizlerine aşık olduk. Bu yazıyı iki sene sonra yazmama rağmen o an hissettiğim duygular an be an yaşıyorum halen. Tekrar gitmek nasip olur mu bilmiyorum. Ama anılarımda her zaman yer edecektir. Bir Batı Karadeniz rüyası olarak.
2.Bölüm : Karabük
1.Bölüm : Zonguldak
0 yorum:
Yorum Gönder