22 Mayıs 2014 Perşembe

İznik'ten Uludağ'a Doğa ve Tarihin Kokusu

İznik.  Binlerce yıllık geçmişi ile tarihe tanıklık etmiş antik bir kent. Benim hayatımda de önemli bir kilometre taşı. Yola yollara sevdam bu şehirle başladı. 1 Mayıs 2010’da fotoğraf amaçlı çıktığım ilk şehir dışı gezisi İznik’in tarihi kapılarında bir yol macerası ile oldu.

Bu tarihten tam 4 yıl sonra yine bir Mayıs günü aynı rotada düştük yollara. İzmit Körfezi’ni  baştan başa dolaşıp Karamürsel’den İznik’e,  daha sonra  da Yenişehir ve İnegöl üzerinden Uludağ’ın doğusunda  Alaçam Köyü’nün sırtlarında son bulacak kamplı bir macera yaşadık. Doğa ve tarihin içe içe geçtiği muazzam bir coğrafyada iki tam gün geçirdik.   


İznik-Uludağ gezi rotamız

Gezinin iki ana bölümü vardı. Karamürsel – İznik bölümü ve Uludağ kamp bölümü.  İkisinde de geçmişi tekrar yaşıyormuşum gibi bir hisse kapıldım.  Birinci bölümün büyük kısmını ilk İznik gezisinde görmüştüm.  İkinci bölümde ise 3 yıl önce Anadak ile dağcılık eğitimi için gelmiş kamp yapmıştık.  Aynı rotalarda gezi yapmayı pek sevmemize rağmen ekip üyelerinden şikâyetçi olan olmadı. Kim şikayetçi olsun ki kıvrım kıvrım yollardan, yemyeşil tepelerden,  kıpkırmızı gelincik bahçelerinden, bembeyaz bulutlardan, şipşirin köylerden. Yol önümüzün önünde akıp gidiyordu sanki. Sadece yol boyunca şahit olduğumuz ölü hayvanlar içimizi burktu.  Gözümüzün önünde bir araç tilkiyi ezdi. Havada olması gereken leyleği cansız yol kenarında görmek pek hoş olmadı. Anasına pamuk gibi gelen kirpi taş gibi yatıyordu yolun üstünde. Tüm bunların üzerine Yavuz Alper’in “Ölümde hayatın bir parçası” sözü pek bir manidardı. 

Karamürsel'den İznik'e

Karamürsel’de sabah çorbası ile başladı gezimiz. Sabah çorbalarımı artık yol klasiğimiz oldu. Karamürsel, ilk Osmanlı kadırgalarının inşa edildiği bir şehir.  Kara lakaplı Mürsel Alp Bey ise ilk kaptan-ı derya.  Temsili mezarı ve kadırga maketi hemen yol kenarına inşa edilmiş.  “Ufacık tefecik gördün de Karamürsel sepetimi sandın?”  deyimi ile de meşhurdur ayrıca.  Yalova yolunda İznik istikametine tepeye doğru saptığınızda muhteşem bir manzara karşılayacak sizi. Aşıklar Tepesi yada Oluklar Tepesi olarak adlandırılan bu bölgede Körfez’i ayaklarınız altında izleyebiliyorsunuz.  4 yıl önce geniş bir çayır olarak gördüğümüz bu alandaki inşaat şaşırttı bizi. Belediye tarafından yapılan mesire alanı inşaatınınasıl amacı İzmit Körfezi Köprüsü. Birkaç yıl sonra geldiğimizde bir de köprü manzarası eklenecek karelerimize.  Gezimizde fark ettiğimiz ilk değişim bu oldu. 4 yıl önce yıkılmış harabe ancak çalışır bir vaziyette gördüğümüz  Valide Sultan Köprüsü 2012 yılında restore edilerek araç trafiğine kapatılmış. Kötü bir restorasyon beklerken oldukça güzel bir çalışma yapılmış. Tarihe sahip çıkılmış. Bu ikinci değişim oldu.    

Kara Mürsel Alp Bey'in Mezarı ve İlk Osmanlı kadırgasının maketi

Karamürsel Aşıklar Tepsi - Bir kaç içinde İzmit Körfez Köprüsü görünecek.

Valide Sultan Köprüsünün 4 yıl içindeki değişimi 

Meyve bahçeleri arasından devam eden seyahatimizde bir anda kendimizi geniş bir gelincik tarlasında bulduk. Solmaya yüz tutmuş olsa da kendimizi bu güzelliğin içine attık resmen. Sadece gelincik değil çeşit çeşit kır çiçekleri vardı. Hem rengarenk güzellikleri hem nefis  kokuları ile mest etti bizi. Tarlayı çevreleyen tepeler pamuk gibi beyaz bulutlarla birlikte ressam BobRoss’un“Belki şurada küçük mutlu bir ağaç vardır” tadında bir manzara vardı önümüzde.  Her çiçekten birer ikişer toplayıp bir demet yaptım kendime.  Belki akşama kadar solup kuruyacaklardı.  Ancak hatıraları yanımda kalacak.


Gelincik Tarlası


İznik

İznik,  MÖ 2500 yıllarına uzanan tarihini halen sokaklarında yaşatan şehir.  Burada değil birkaç satır sayfalarca kitap yazılsa yeridir. Büyük İskender mi gelmemiş bu şehre. Bitanya Krallığı'na başkentlik mi yapmamış. Roma’nın yolları halen toprak altında. Yıkılan Bizans’ı tekrar kurmuş İznik. Osmanlı’nın imparatorluğa giden ilk basamağıdır belki de.  Her köşe başında bir hazine varken zeytin ağaçlarının arasında saklamış kendini. İznik’i daha önce gördüğüm yerlerle birlikte uzun uzun ayrı bir yazıda anlatacağım elbette. Bu gezinin özelliği olarak Ayasofya Camii’nin de ki değişimden bahsedeyim. 3 şehir de (İstanbul, Trabzon ve İznik) 3 Ayasofya var kiliseden camiye çevrilen. Uzun yıllar namazdan ezandan mahrum bırakılarak müzeye çevrilen bu camilerden İznik ve Trabzon Ayasofya’ları geçtiğimiz bir iki yıl içinde tekrar cami hakları iade edildi. 4 yıl önceki gezimizde istemeyerekte olsa müze bileti kesilerek girmiştik İznik Ayasofya’sına. Şükürler olsun cami olarak görmekte nasip oldu.  Sadece orta kısım namaz kılma alanı olarak düzenlenmiş. Kenarları boş bırakılarak misafirlerin rahatlıkla ziyaret etmesi sağlanmış.  İstanbul Ayasofya da bu şekilde bir düzenleme ile ibadete açılabilir en azından.  O günleri de görürüz inşallah.
İznik’in kapılarında dolaştık yine. Antik Tiyatro’dan sökülerek kapılara yerleştirilen masklarla hatıra fotoğrafı çektirdik.  Yanlış anlaşılmasın 1000 yıl önce olmuş bu olay. Bu arasa antik tiyatroda restore ediliyor. Taşlar temizlenmiş tek tek. Abdulvahap Tepesi’nden İznik Gölü manzarasını seyretmeden olmaz deyip çıktık yukarı.  Türbede rast geldiğimiz peygamber devesi eğlencemiz oldu. Ne güzel hayvandı öyle.

Abdulvahap Tepesi
İznik’i yeni hatıralarla arkamızda bırakarak Yenişehir’e doğru devam ettik. Yol yine olabildiğince cömert davrandı bize. Göz zevkimize hitap eden manzaralar vardı. Yine bir değişime şahit olduk ama. İznik çevre yolu inşaatı vardı. Kıvrım kıvrım yolları koca koca iş makineleri genişletip düzleştirmeye çalışıyordu. Belki de bu güzel yolları bulamayacağız bir daha.

Soğan Tarlası

Yenişehir - İnegöl 

Yenişehir. Bilecik’te çalışırken  Bursa’ya gidişlerimde transit geçtiğim bir şehir. Aklımda hep büyükşehrin kenarında kurulmuş uydu şehirlerden birisi olarak kalmış. Arkadaşlardan öğrendim ki Bursa fethedilene kadar Osmanlı’ya 16 sene karargahlık yapmış. Bu amaçla kurulmuş bir şehirmiş.  Yani ordugah şehirlerde birisi.  O zamanın şartlarına göre başkent kabul edilebilecek bir yer. Sonradan yapılan camileri, hamamları, saat kulesi ile tam bir Osmanlı şehri. Sokaklarında dolaştığınızda zaten tarihi hissediyorsunuz. Hele bir Sinanpaşa Külliyesi var ki güzeller güzeli.  Çinileri çalındığından kapalı tutuluyormuş maalesef. Ben ilk defa görüyorum bu şehri. Ancak arkadaşlar 4 sene önceki gezi ile karşılaştırdıklarında eski evlerdeki değişimi fark ediyorlar. Bir kısmı bakım görmüş bir kısmı ise daha da bakımsızlaşmış. Yenişehir hatıralarımda hiç eskimeyecek şekilde yer etti.
Yenişehir

Uludağ’dan önce son durağımız İnegöl.  Mobilyanın getirdiği zenginlik ile büyümüş  250.000 nüfusluk bir şehir. Yüksek yüksek apartmanlar, fabrikalar, geniş ana caddeler. Hiçbir şey ifade etmedi bize. Alışveriş yapıp çıktık hemen. 
Yenişehir-İnegöl yolu üzerinde Boğazköy Barajı

Kırgızlar Türbesi
İznik İstanbul Kapı'daki Tiyatro Mask Heykelleri
İznik İstanbul Kapı
İznik Ayasofya Camii



0 yorum:

Yorum Gönder

 
Design by Wordpress Theme | Bloggerized by Free Blogger Templates | free samples without surveys