2012'yi İstanbul sokaklarında tamamlamıştık. 2013'ün ilk gezisi de İstanbul sokakları oldu. Çok özel bir mekanda Kapalı Çarşı'nın sokaklarında. Uzun zamandır Yavuz Alper'le Kapalı Çarşı'yı dolaşmak istiyorduk. Efkan Sinan ve Fatih Saraç'ın da katılımı ile yarım günde olsa bu fırsatı bulabildik. Ancak günün sonunda anladık ki değil yarım gün günlerce gezilse 64 sokağı 16 hanı 22 kapısı ile Kapalı Çarşı hak ediyor.
Beyazıd Kapısı'ndan başladık yürüyüşümüze. Rengarenk dükkanların arasında geçerek adını bilmediğimiz sokaklara dalıverdik. Kapalı Çarşı'nın en güzel tarafı sokaklarında kaybolmanız ve sonunda muhakkak kaybolduğunuz yere geri gelmeniz. Bizde ne tarafa gittiğimize bakmadan sokakların birisinden girdik diğerinden çıktık. Sokak isimleri muhakkak bir meslek grubuna ait. Yorgancılar, Terlikçiler, Püskülcüler, Aminçiler, Fesçiler ve daha nicesi. Bir çoğu artık olmayan meslekler. Kimi zaman bu sokakların ucu hanlara açıldı. Labirent içinde kör nokta gibi. Keşfedercesine daldık içeri. Bizi ne sürprizlerin beklediğini bilmeden. Sokakların bir tanesi Mercan Dede türbesine çıktı. İzbe bir dükkanların yanında yemyeşil bir türbe.
Kapalı Çarşı muhakkak görülmesi yavaş yavaş keyfi çıkartılarak gezilmesi gereken bir yer. Tüm gününüzü ayırabilirsiniz. Girdiğiniz herhangi bir sokakta sizi neyi beklediğini bilemiyorsunuz. Rengarenk dükkanlarda aklınıza bile gelemeyecek envai çeşit ürün var. Bakmışsınız bir sokağında 38.000$'lık lüle taşından ağızlıklar satılıyor. Diğer sokakta ikinci dünya savaşında kalma askeri kıyafetler. Tarihi dalgıç başlığının yanında tarihi fotoğraf makinelerini bile görebilirsiniz. Elbette Kapalı çarşı hatların, süslemelerin, motiflerin en güzellerinin olduğu bir yer. Özellikler lale motiflerinin. Nereye baksam laleyi gördüm Lale'mi gördüm.
Kapalı Çarşı dendin mi akla altın gelir. Haliyle altın imalathaneleri de çarşının çevresindeki hanlarda konuşlanmış durumda. Bu hanlardan İmamali Han'da 68'den beri çalışan Ramazan Usta'yla tanıştık. Han kapanmak üzere olduğunda çalışırken göremedik ancak ocağını, makinelerini tanıttı bize. Başka bir zamanda erken bir vakitte gelmek üzere sözleştik. Yanında Zincili Han. En keyiflisi de bu oldu. Hanın hem atmosferi güzeldi hem de çayı. Uçan süpürgelere atlayıp çarşıyı havadan seyretmek bile geçti içimizden
Kapalı Çarşı gezimizi Nuriosmaniye kapısı tamamlayarak camiye doğru yöneldik. Eğer yolunuz bu çarşıya düşerse Nuriosmaniye Camii'ni ziyaret etmeden ayrılmayın buradan. Bir çarşı ile bir cami ancak bu kadar bütünleşebilir içi içe geçebilir. Osmanlı'nın bu çok özel camisi ile ilgili izlenimlerimi ve çarşı ile olan ilişkisini bir sonraki yazımda bulabilirsiniz.
Şimdi sizi iki büyük kapısı arasında Kapalı Çarşının renkleri ile başbaşa bırakıyorum.
0 yorum:
Yorum Gönder