29 Ocak 2013 Salı

Üsküdar'dan Kandilli'ye Boğaz Havası


İstanbul'da yapılabilecek en güzel aktivitelerden birisi boğaz boyunca yürümektir. Hele hava açıksa hangi mevsimde olursa olsun büyük keyif alırsınız. Elbette lale ve erguvan zamanlarında yapılırsa daha bir başka olur. Diğer küçük bir not ise güneşli ama rüzgarlı havalarda İstanbul tüm kirinden pasında arınıyor. Tertemiz bir renge bürünüyor. İşte bu zamanlarda denizin mavisi ile gökyüzünün mavisi arasında bembeyaz bulutlar buluşursa muhteşem kareler yakalanabilir. İşte böyle günde can dostumla birlikte Üsküdar'dan başlayarak boğaz kenarında gidebildiğimiz yere kadar yürümeye karar verdik. Fotoğraf derdimiz olmasa belki de  Beykoz'a kadar yürüyebilirdik ama Kandilli'ye geldiğimizde gün bitmişti. Artık buradan sonrası başka bir yürüyüşün konusu olacaktı.
Rotamız
İlk durağımız Paşalimanı. Çokça uğradığım bir yer olduğundan fazla oyalanmadık. Kuzguncuk'a doğru yürüdük.Bizim neslin en ünlü dizilerinde Ekmek Teknesinin mekanı. Daha eskilerde de Perihan Abla. Aslında bugünkü yürüyüşümüz film setlerini ziyaret gibi oldu. Sonraki duraklarda Süper Baba'da olacak. Kuzguncuk sahilinde çay molası verdik. Sahil semtlerinde denizi gören o kadar az mekan var ki. Burada Boğaz'a pencereden bakar gibi hissettim bir an. Ne zaman dinler arası diyalog konuşulsa Kuzguncuk'tan bahsedilir. Bunun deneni ise Kuzguncuk Camii ile Surp Krikor Lusavoriç Kilisesi'nin yan yana olmasıdır. Dünyada bu şekilde çok az yer var. Yolumuza devam ettiğimizde sahilde bizi çok zarif bir yalı cami karşılıyor. Üryanizade Camii. Ahşap küçücük minaresi ile boğaza o kadar güzel yakışıyor ki. İçi de bir o kadar huzur dolu.Caminin eski fotoğrafları da hayli ilgi çekici. (Bu siteden ulaşabilirsiniz)
Paşalimanı
Kuzguncuk
Kuzguncuk Camii ile Surp Krikor Lusavoriç Kilisesi
Kuzguncuk'tan sonra Beylerbeyi'ndeyiz. Sarayı ile ünlüde olsa biz Hamid-i Evvel Camii ve iskelesine hayran kaldık. Cami Anadolu yakasındaki az sayıdaki selatin camilerinde birisi. Yanı başında ki el yazma kütüphanesi de alanında önemli bir kütüphane. İskelesi ve küçük sokaktaki dükkanların samimiyeti insanı kendine çekiyor. Tam bir boğaz semti olduğunun işareti bu. Kayıklar için yapılmış küçük barınak ise şirin mi şirin. Görülmeye değer.
Hamid-i Evvel Camii
Beylerbeyi İskelesi
Beylerbeyi Kayık Barınağı
Beylerbeyi İskelesi
Sırada meşhur Çengelköy'deyiz. 800 senelik Çınarın yanında yer alan kahvesi en ünlü mekanı. Bir dönem her Cuma akşamını bu kahvede geçirirdik. Çok güzel hatıralarım vardı burada. Ancak kahveye girer girmez eski sıcaklığını hissetmediğimden mi bilinmez hiç fotoğraf çekmek istemedim burada. Ulu çınar bile kahvenin tentelerinden görünmüyordu. Göz ucuyla bakıp çıktık. Yine sahildeki küçük parka uğrayıp günün büyük bir kısmını geçireceğimiz Kuleli'ye doğru devam ettik.
Çengelköy
Çengelköy Salatası
Kuleli,  Boğaz en rahat izleyebileceğiniz mekanlardan biri. Bunu da tarihi askeri lisenin önünün doldurulmasına borçluyuz. Lisenin tarihi oldukça ilginç. Kurulduğundan bu yana taşınmış durmuş. Kağıthane'ye, Adalara  hatta Konya'ya bile gitmiş. Her seferinde asıl binasına geri dönmüş. Lise yıllarında yaptığım bir boğaz gezisinde Kuleli ile bir fotoğrafım var. Erguvan zamanı bu kareyi tekrar canlandırmayı düşünüyorum.  Binanın restorasyonu yakın zamanda tamamlandı. Işıklandırmasını sevmesem de tarihe sahip çıkılmasını sevindirici. Heleki yangınların kol gezdiği şu zamanlarda. Sahilde birde Kuleli Kaymak Mustafa Paşa Camii var. Zamanında kışlanın bahçesine yapılmış. En güzel yalı camilerden birisi.
Kuleli Askeri Lisesi
Kuleli Yakamoz Kafe
Kuleli Kaymak Mustafa Paşa Camii 


Boğaz yürüşümüz sırasında ki en ilginç sahnelerden biriside büyük inşaatların yapımında kullanılan kule vinçlerden bir tanesinin Tarihi Clifton Yalısı'nın tekrar yapımı için tam deniz kenarına kurulmuş olmasıydı.
Clifton Yalısı İnşaatı
Kandilli'ye geldiğimizde gün ışığı artık bitmek üzereydi.  Rumeli Feneri ve ikinci köprüyü uzaktan fotoğraflayarak günü bitirdik. Mavi saat için burada kalıp kalmama konusunda kararsız kalıp Kuleli'ye dönme kararı aldık. Dönmeden önce bir şeyler atıştırmak için gördüğümüz dürümcüye girdik. Duvarda gazete küpürlerinde bir gurme uğramışa benziyordu. Zaten garsonda dürümümüz meşhurdur dergiye çıktı dedi övünerek. Acısı bol olmakla birlikte güzeldi. Ancak camda yazdıkları fiyatla aldıkları fiyat farklı olunca gözümüzde bir anda düştü. Gel de tavsiye et şimdi. Ucuz numaralarla iş yapmaya çalışıyorlar halen yazık. Tabelasında zaten hayır yoktu.
Dünya Mutfağı
Mavi saat için Kuleli'ye geri döndük.  Boğaz köprüsü tam karşıdan gören açısı muhteşem bir manzarası var. Askeri binayı çekmek istediğimizde Nizamiye'den yine aynı uyarı geldi. Yassah kardeşim. Gizli saklı çektik yine.
Kuleli Askeri Lisesi
İstanbul öyle bir şehir ki gezmek istesen yüzlerce rota çıkartılabilir. Sen ne kadar yaklaşırsan o kadar gönlünü açıyor sana. Tanıdıkça daha bir bağlanıyorsun ona. İstanbul'u gezmeye devam edeceğiz. Sevmeye devam edeceğiz.
Rumeli Hisarı

Kuleli
Kuleli 
Kuleli
Kuzguncuk'tan Köprü Kesit
Kuzguncuk
Paşalimanı
İncir Ağacı
Kuleli Kaymak Mustafa Paşa Camii 
Kuleli'nin kulesi
Kuleli'den Boğaz
Boğaz Köprüsü altında Beylerbeyi Sarayı







28 Ocak 2013 Pazartesi

Karlar Prensesi Abant


Dört mevsim güzel olsa da Abant denince akla kış gelir kar gelir. Beyaza bürünen tepeleri donan gölü ile insanı kendine hayran bırakır. Bu nedenle Abant ismi Bolu'nun önüne geçmiştir. Maalesef her güzelliği tüketmekte mahir olduğumuz içinde Abant'ta bundan nasibi aldı yıllar içerisinde. Hiç gitmesem de Uzun Göl ile aynı kaderi paylaşır Abant. Doğal göl olmaktan çıkıp etrafı yollarla çevrili  havuzlara dönüştüler yıllar yılı. Buna rağmen yine çok güzeller. Gezip görmeyi hakediyorlar.

Geçen sene kalabalıklardan kaçarak tepelerinde dolaşmıştım. Yukarıdan yarı donmuş gölü ve üzerinde yürüyen küçücük insanları seyretmek çok güzeldi. Bu sefer daha yakında görmek kıyısında doyasıya dolaşmak niyetindeydim.Sabahleyin Gölcük bizi sıcak karşılamış olmasına rağmen Abant pek bir soğuk davrandı bize . Karlar prensesi  gelir gelmez sislere büründü bir anda. Zaten kardan yana da pek şanslı değildik. Üstüne üstlük yağmurda yağıyordu. Sisli de olsa yağmurlu da olsa yine de çok güzeldi.

Bu geziye de şemsiyeler damgasını vurdu. Pek alışamasam da fotoğraf aleminde şemsiye tutkusu bir başka. Belki bende anlamış oldum bu vesile ile. Sisli puslu bir havanın rengarenk bir şemsiye sayesinde nasıl güzel bir fon oluşturduğuna şahit oldum. Bir kaç kare dahi olsa çektiğim fotoğraflardan büyük keyif aldım.  Belki geliştirip daha güzel kareler çekmem için hazırlık oldu.



Abantt'tan akılda kalan üç şey nedir derseniz şemsiye, yansıma ve faytonlar. Beyaz ülkenin kırmızı arabaları. Fotoğrafçılar için özel tasarlanmışlar sanki. Faytonlar üzerinde de bir kaç değişik deneme yaptım.

Bol karlı ve güneşli bir Abant'ı görmek yine başka zamanlara kalsa da değerdi her şeye. Amaç yollarda olmak ise muhakkak bir fotoğraf her fotoğrafta da bir hikayemiz olur Allah'ın izni ile.
---
Gölcük gezi notları için tıklayınız.








Abant Ocak 2012
Abant Ocak 2012
Abant Ocak 2012
Abant Ocak 2012




27 Ocak 2013 Pazar

Küçücük bir Gölcük


Yılın ilk şehir dışı gezisi için bu hafta sonu Gölcük ve Abant'taydık. Bu göller yönünden bir türlü şansım yaver gitmiyor. Kaç seferdir gitsem yağmura yakalanıyorum. Bu seferde sabah kısa süreli güneş olsa da tüm gün sis ve yağmur altında dolaştık.

Gölcük, Abant'a benzer olmakla birlikte çok küçük bir göl. Şimdilerde ismine Cennet Gölü diyorlar ama benim için halen Gölcük. Etrafı çamlarla kaplı gölün kenarına yapılan ahşap ev göle apayrı bir hava katıyor. Tam bir turizm başarı hikayesi. Orman Bakanlığına ait bu ev sayesinde büyük bir ünü var bu ufak gölün. Bahar aylarında fotoğrafladığım Gölcük'ü kışın karlar altında çekmek niyetindeydim. Gerçekten büyülü bir havası oluyor kış aylarında. Geçen haftaya kadar karlarla kaplı olan Bolu bu hafta sanki kurumuştu. Tepenin üzerinde şapka gibi duran beyazlık haricinde hiç bir şey yoktu maalesef. Bu senede kısmet olmadı.

Göl yüzeyi rüzgarlı olmadığında muhteşem yansıma fotoğrafları oluyor. Rüzgarın kesildiği anlarda bu fırsatı yakalayabiliyorsunuz ancak. Ahşap ev ile birlikte çam ağaçlarının göl yüzeyinde oluşturduğu manzarayı sadece bankta oturup izlemek bile harika bir duygu.
---
Abant gezi notları için tıklayınız.










  


 
Design by Wordpress Theme | Bloggerized by Free Blogger Templates | free samples without surveys