Ser mimâran-ı Cihan ve
Mühendisan-ı Devrân Sinan
Oyun hakkındaki eleştirileri okuduğumda kafamda soru işaratleri oluşsa da oyunu izledikten sonra doğru karar verdiğime kanaat getirdim. Karar verirken kullandığım kriterlerin doğruluğunu bir kere daha test ettim. Sinama, kitap, tiyatro, gezi her ne yapmak istiyorsam eleştirileri okusam bile kendim görmeden okumadan dinlemeden karar vermiyorum. Takip ettiğim belli başı yazarlar var. Mustafa Kutlu, İhsan Oktay, Amin Maalouf vs. Ayrıca konu başlıklarım var. Endülüs, Lale, Fotoğraf, Gezi. Eğer bu maddelerden herhangi birisine giriyorsa kimin ne dediğinin önemi yok. Mimar Sinan'da bu isimlerde birisi.
Oyunu beğendim. Hem de umduğumda çok daha güzeldi. Nedeni sadece Mimar Sinan'a olan ilgim değil. Bir kaç maddede sıralıcam.
Birinci oyunda sarfedilen her cümle özenle seçilmiş. Hepsi hazine niteliğinde. Kimi zaman Sinan'ın ağzından dile geliyor, kimi zaman Süleyman'ın. "Hataların tekrar edilerek yanlışın çözüldüğü nerede görülmüş", "Başladığın işi bitirmekten daha acil ne iş olabilir". Ve not alamadığım için hatırlayamadığım nicesi. Koca Sinan'ın neden Koca Sinan olduğu bu cümlelerde gizli. Oyunun yazarı Cem Günen'in mimar olduğunu öğrendim. Oyunda geçen "önce mühendis olacaksın sonra mimar" sözü daha iyi anlaşılıyor. Bir de ilginç bir anektod var. Yazar, bir gece Sinan’ı rüyasında görmüş. Koca Sinan ona; “Yoksa sen oyunlarında bütün o sözleri, kendin mi yazdın sanıyordun?” demiş. Bu rüya üstüne, yazar; “Takdir edersiniz ki düşümü anlattıktan sonra, oyunumu izleyenlere gönül rahatlıyla; “Hepsini ben yazdım.” diyemem. “Esin yoluyla bana yazdırıldı!” demek de beni aşar.” diyor.
İkinci neden oyunu proje yöneticis gözüyle izlediğimde bana hitap ettikleri. Eleştirilerin başında oyunda bir karmaşanın olduğu, kararkterlerin tanıtılmadığında bahsediliyor. Her proje kendi içinde bir karmaşa değil midir zaten. Süleymaniye'nin yapılışını düşündüğümüzde o günün şartlarında onlarca sanat dalında binlerce işçinin koordinasyonu ile yapılmış. Oyunda tamda bunu yansıtıyor. Sultan Süleymana büyük bir kararlılıkla 2 ay içinde biticeğini söylerken zor anlarda nasıl karar verilmesi gerektiği anlatılıyor. Oyunun bu bölümünde de şeyhinde tavsiye alıyor. Ben dediğinde değil biz olduğunda başarılı olacağını salık veriyor. Sinan bu tavsiye uyduğunda ancak inşaatı bitebileceğine kanaat getiriyor. Modern anlamda bir Mentorluk - Koçluk örneği. Sinan aldığı tavsiyeyi uyguladığında proje yönetimin en kritik rollerinde bir tanesini delegasyon kuralını işletiyor. Her işi kendisi takip etmek yerine güvendiği ustalara karar almada serbest bırakıyor. Sadece aralarında anlaşamadıklarında kendisine gelinmesini söylüyor. Ve kendine başka bir görev biçiyor. İhtiyaç duyulan malzemeni tedariğinin zamanında yapılmasını takip etmekle sorumlu tutuyor. Alın size Tedarik Yönetimi. Küçük Davut isimli mimar çırağına verdiği tavsiyeler ve uymadığı zaman kaza sonucu hayatını kaybetmesi Risk Yönetimi kuralları hatırlatıyor sanki. Sultan Süleyman'ın teftişi sırasında şikayet edilen bir ustayı savunması Kaynak Yönetimini nasıl iyi yaptığının kanıtı. İşçilerinin her birini bir sanatkar ordusunun askeri, kendisini de "Sanat denizinin Kaptan-ı Deryası" olarak görmesi de beni etkileyen anlardan bir tanesiydi. Oyun boyunca bir kere bile proje kelimesi geçmese bile bir çok yerde proje yönetimine örnek çıkartılabilir.
Beğenmeme spep olan üçüncüsü madde ise geçişler arasında opera tadında söylenen şarkılar. Oyun boyunca hiç konuşmayan işçileri canlandıran oyuncular şarkılarla dile geliyorlar sanki. Zaman zaman şarkılarda uyumsuzluk olsada oyuna çok güzel bir renk katıyorlar.
Son olarak kubbesine kadar çıktığım Süleymaniye'nin sahne dekorunda dahi olsa inşa sürecine şahit olmak güzeldi. Çok başarılı sayılmazdı gerçi ama iskelerden başlayıp kemer yapımına kadar kademe kademe aktarılmaya çalışıldı sahnede.
Hem bir Sinan hayranı, hem de bir proje yönetici olarak bu oyunu izlemekten büyük keyif aldım. Eleştirilecek bir tarafı yok mudu ? Elbette bir çok eksikliği söyleyebilirim. Ancak ben elde ettiklerime bakarım. Bir oyunu izlemekten çok daha fazlası vardı benim için.
0 yorum:
Yorum Gönder