31 Aralık 2012 Pazartesi

Kadırga : İstanbul'un İçinde İstanbul'un Dışında Bir Semt


Yoğun bir kar yağışından sonra güneşli bir hafta geçirdik. Tam hafta sonu gezi planları yaparken yağmurlu bir Cumartesi ile karşılaştık. Buna rağmen yılmadık Pazar İstanbul'dayız sokaklardayız dedik düştük yola. Önce kapalı bir hava karşıladı bizi. Korktuk kapalı mekanlara kaçmak geldi içimizden. Sonra bulutlar dağıldı. Griliklerin arasından masmavi gökyüzü belirdi bir anda. Güneş gösterdi kendi ara ara.O kısacık anlar bile bizi mutlu etmeye yetti. Günümüz aydın geçti. Mutlu mutlu evlerimize döndük.

2012'nin bu son gezisinde rotamız Eminönü - Sirkeci - Gülhane - Sultanahmet - Kadırga. Asıl konumuz aslında Kadırga. İstanbul tam kalbinde bir yer olmasına rağmen Eminönü, Galata, Taksim gibi bilinen bir yer değil. Gözden ırakta olması tabir yerinde ise İstanbul'un arkasına düşüyor olmasından dolayı. Tarihi Hipodrom'un yani Sultanahmet Meydanı'nın hemen altında yer almasına rağmen meraklıları haricinde kalabalıklar tarafından pek ziyaret edilmiyor.  

Güne vapurda martıları besleyerek başladım. Bu sefer simit yerine çay-tostu tercih ettim ama yinede martılar yarısı aldı götürdü. Ellerimle besledim kuzucukları. Keşke tam ellerimden kapıp götürdükleri anda fotoğrafımı çekecek birisi olsaydı. Bunun yerine bende çay-simit keyfi yapan başka bir genci görüntüledim  . 
Vapurun vazgeçilmezi çay-simit keyfi
Eminönü'nde indiğimde can dostum Yavuz Alper beni bekliyordu. Zaman kaybetmeden yürüyüşümüze başladık. Sirkeci Gülhane istikametinden hızlıca Sultanahmet Meydanı'na çıktık. Yerebatan Sarnıcı'nda ilginç bir kalabalık vardı bugün. Kuyruğun ucu meydana kadar gelmişti neredeyse. O kadar yol gelip bu muhteşem sarnıcı görmeden gitmek istememişler galiba.
Yerebatan Sarnıcı İçin Sıra Bekleyen Turistler
Meydanı boydan boya geçerek Kadırga'dan önce ilk durağımız Keçecizade Fuat Paşa Camii'ni ziyaret ettik.  Photoworld rehberlerinden tarihçi Müslim Hoca'mızla yaptığımız bir sohbette bu cami yapımında Faslı taş ustaların çalıştığını bu nedenle de Endülüs mimarisinin izlerini taşıdığını anlatmıştı. O günden beri aklımdaydı ziyaret etmek. Cami özgünlüğünü yitirmiş olsa da minber ve türbesindeki taş işçiliği ile dikkat çekiyor. Gerçekten de Endülüs mimarisi yansıtan işlemeleri ve pencere sistemi var. Cami imamı ile yaptığımız kısa sohbette ise geçtiğimiz yıllarda yapılan restorasyonda türbe mermerlerinin kumlama yöntemi ile temizlendiğinde çok zarar gördüğünü öğrendik. Mermere dokunduğumuzda resmen zımparalanmış gibiydi.
Keçecizade Fuat Paşa Camii Minberi
Keçecizade Fuat Paşa Camii
Keçecizade Fuat Paşa Türbesi
Fuat Paşa'dan Kadırga'ya doğru yürümeye başladığımızda bizi Tarihi Sultanahmet Endüstri Meslek Lisesi ve  muhteşem manzarası karşıladı. Bina 1868 yılında Mithat Paşa tarafından meslek okulu olarak inşa edilse de bulunduğu mekanda Bizans döneminde demir işçiliği yapılırken Fatih döneminden beri Kılıçhane  adıyla kılıç üretimi yapılmaktaymış. Günümüzde de kuruluşuna uygun olarak meslek okulu görevini devam ettirmekte. Ayrıca bünyesinde Cumhuriyet Eğitim Müzesi'ni barındırmaktadır.
Sultanahmet End. Mes. Lisesi'nin Banisi Mithat Paşa

Sultanahmet End. Meslek Lisesi
Aslında bu mekanın çok büyük bir özelliği var. Sultanahmet Meydanı'ndaki tüm yapılar gibi bu lisede meşhur hipodromun üzerine inşa edilmiş. Ancak bu noktada hipodromun 2000 yıllık kalıntılarını görebiliyorsunuz. Hatta tüm hipodroma ait meydan boyunca devam eden yer altı tünelleri bile mevcut. Bu tünelleri aşağıdaki belgeselin 7.dakikasından itibaren izlediğinizde hayretler içerisinde kalacaksınız. Elbette belgeselin tamamını seyretmenizi tavsiye ederim.

Belgesel ekibinin tünellere giriş kapısı 
Hipodram Kalıntıları ve End. Mes. Lisesi
Yolumuza yokuş aşağı devam ettiğimizde mahalleye ruhunu veren Sokullu Mehmet Paşa Camii tüm ihtişamı ile karşımızda beliriyor. Sadece İstanbul'un değil belki de dünyanın en özel camilerinden biri olan bu muhteşem eseri daha fazla zaman ayırabilmek için günün sonuna saklıyoruz.
Caminin hemen yanında zarif bir bina var. Buhara Özbekler Tekkesi. Uzun yıllar Türkmenistan'tan gelen hacılara hizmet etmiş. Şimdi sanatsal çalışmalara merkezlik etmekte. İlginçte bir hikayesi var. Amerikalı Atlantic Records'un kurucu Ahmet Ertegün'ün dedesi bu tekkenin şeyhlerinde birisiymiş.

Buhara Özbekler Tekkesi
Buhara Özbekler Tekkesi
Şehit Mehmet Paşa yokuşunu takip ederek Küçük Ayasofya'ya doğru devam ediyoruz. Küçük Ayasofya, İstanbul'un en eski Bizans eserlerinden biri. 2.Beyazıd zamanında kiliseden camiye çevrilip bahçesine birde medrese inşa ediliyor. Çok huzurlu bir atmosferi var. Haziresindeki mezar taşları ise kesinlikle görülmeyi hak ediyor.

Küçük Ayasofya Camii
Küçük Ayasofya Camii
Küçük Ayasofya Camii
Küçük Ayasofya Camii Haziresi
Gün son durağı ve en özel bölümü. Sokullu Mehmet Paşa Camii. Hangi taraftan baksanız çok özellikli bir cami. Bir kere Osmanlı'nın en kudretli sadrazamlarından Sokullu Mehmet Paşa'ya ait. İkinci Mimar Sinan'ın en güzel eserlerinden biri. Meyilli bir araziye bu kadar işlevsel bir binayı ancak büyük üstad yapabilirdi. Üç ayrı kapıdan üç ayrı yokuşu bir birbirine bağlıyor. Sanki semte ruhunu veren kalbi konumunda bir cami. Ancak bunlardan çok daha önemli bir ayrıcalığı var. Belkide dünyada başka hiç bir şehre nasip olamayan bir emaneti saklıyor bu cami. Mübarek Hacer-ül Esved taşına ait 4 küçük parça bu caminin çeşitli yerlerinde muhafaza ediliyor. Bir tanesine el bile sürülebiliyor. İşte bundan dolayı ayrı bir manevi havası var bu caminin. Ziyaretçileri de bunu bilerek geliyorlar.


Sokullu Mehmet Paşa Camii'nin çok farklı açılardan fotoğraflarını çektik. Yakınlardaki bir otelin terasındaki manzara ise harikaydı. Bulutların arasından süzülen ışıkların altındaki gemiler günün güzel kareleri arasında yer aldı.Sadece bizim için değil  balıkçılar içinde bereketli bir gündü. Kıyıya çok yakın avlanmalarına rağmen ağlarının dolu dolu olduğu martı çığlıklarından belli oluyordu.






Son zamanlarda sokak fotoğrafçılığına ilgim dahada arttı. Bu gezide fazla zaman ayıramasam da Kadırga sokaklarında bir kaç güzel kare yakaladım. İstanbul bir derya. Her sokağında ayrı ayrı hikayeler ayrı ayrı gizler saklı. Değil bir gün yıllarını verseniz yine de hikayeler güzellikler bitmez burada. Kadırga'da bir günde bitmedi elbet. Ama tatlı bir tat bıraktı.  Bir adım attık İstanbul'a. O yüzyıllardan öncesinde koşarak geldi bize.

Sultanahmet'te Çin lokantası  hemde Çinli fotoğraf çekerken
Lokantanın adı : " Köy Sofrası"

İlginç bir konsept
Lastiklerden Sandalye








29 Aralık 2012 Cumartesi

Yaşam ile Ölüm Arasında Görsel Bir Yolculuk : Pi'nin Yaşamı ( Life of Pi)



Yılın son Cumartesinde üç farklı zaman aralığında 3 farklı  hayat yaşadım. Eşim büyük kızım Hüsna'nın veli toplantısı gittiğinde dolayı öğleye kadar küçük kızım Lale'ye baktım. Öğleden sonra çalıştığım projenin sonlarına yaklaştığımız için mesai yapmak zorunda kaldım. Akşam da Hikmet Çelik'le birlikte uzun zamandır yapamadığımız faaliyetlerden sinemaya gittik. Ev, iş ve kültürel hayatın içe yaşandığı bir gün oldu.

Film seçiminde Hobbit'e gitmeyi düşünsem de son anda Pi'nin Yaşamı ( Life of Pi) 'na karar verdim. Fİlm hakkında çok fazla araştırma yapmasam da görselliği hakkındaki olumlu yorumlar bu kararı almamda etkili oldu. Filmi izlediğimde de haklı olduklarına kanaat getirdim.

Yann Martel'in 2002 yılında yayımlanan yine aynı adlı eserinden uyarlanan filmin konusu itibari ile çok fazla tatmin ettiğini söyleyemem. Hakkında çok fazla bilgim olmasa da Hindistan kaynaklı Karma Felsefesinin anlatıldığı bir film. 3 farklı dine aynı anda inanılabileceğini düşünen bir insan portresi çiziliyor. Buna karşı çıkan baba ise 3 dine aynı anda inanılamayacağı bunun yerine hepsini inkar edip bilime inanmak gerektiğini düşünerek başka bir yanlışa yönlendiriyor. Bu nedenle itikadı zayıf olanları etkileyebileceğini düşünüyorum. Bazı aileler konuyu tam olarak bilmediğinden çocukları ile birlikte gelmişler. Küçücük çocuklar film boyunca soru sorup durdular anne babalarına. Bu nedenle çocuklar için tavsiye etmiyorum.  

Yukarıda ifade ettiğim gibi görsel açıdan çok güzel bir film. Özellikle fotoğrafçı gözüyle baktığımda her anı çok güzel karelerle dolu. 3D olmasının da bunda büyük payı var. Özellikle filmi ikinci yarısı insan, hayvan ve doğanın içe içe geçtiği görsel bir şölen adeta. Işık, yansıma, kompozisyon yani bir fotoğrafta görebileceğiniz tüm güzellikler bu filmin her anında var. İşin felsefe kısmını çıkartırsanız rahatlıkla belgesel tadında izleyebilirsiniz. 

Film Fotoğrafları : 











Film Fragmanları : 






http://www.lifeofpimovie.com/
https://www.facebook.com/LifeofPi
http://www.youtube.com/lifeofpimovie
http://www.flickr.com/photos/lifeofpimovie/

20 Aralık 2012 Perşembe

Fatih YILDIZ 2012 Almanak (Ocak - Haziran)


İkinci Bölüm : Fatih YILDIZ 2012 Almanak (Temmuz - Aralık)

Önsöz

Her yıl yapmış olduğum gezilerde gördüğüm şehir, ilçe ve köylerle ilgili yıllık faaliyet raporu hazırlarım. Genellikle basit istatistiki bilgilerden ibaret olan bu raporu biraz geliştirmek istedim. Yapmış olduğum her bir gezi ve faaliyetler için en az bir fotoğraf seçip ufak bir yazıda yazınca  kendi çapımda bir almanak oluştu.

Yaklaşık 50 faaliyet ve 20.000 üzerinde fotoğraf olunca ikiye bölmek durumunda kaldım. Bu bölümde Ocak ve Haziran, gelecek bölümde ise Temmuz ve Aralık ayları arasında ki faaliyetleri bulacaksınız.

2012 uzun geziler açısında çok verimli geçmese de  ilkleri yaşadığım bir yıl oldu. Fotoğraf açısından ise kendi tarzımı bulmama doğru bir adım daha attım. Çektiğim fotoğrafların bir hikayesinin olmasına özen gösterdim. Bunun sonuncunda blog yazılarım ortaya çıktı. Kademe kademe kendimi geliştirdiğime inandığım bir yıl 2012.  Ayrıca bir de motto edindim kendime :

"Her gezide bir fotoğraf, her fotoğrafta bir hikaye"

Buyrun bir yılın özetine ...

8 Ocak 2012 - Abant Gölü & Çubuk Gölü
PODOS(Pozitif Doğa Sporları) ile Çubuk ve Abant Göllerine yaptığımız gezi puslu bir havada olmasına rağmen çok keyifliydi. Buz tutan Abant Gölü'nü kıyı yerine tepeler seyretmek ayrı bir zevkti.
Çubuk Gölü
Abant Gölü
15 Ocak 2012 - Aydos Tepesi ve Kalesi
İlk okul yıllarında öğretmenimle piknik yapmak için gittiğimiz Aydos Kalesi, Sultanbeyli Belediyesi'nin üstün gayretleri ile restore edildi. 15 yıl sonra tekrar görmek için gittiğimde hatıralarım canlandı bir anda. Kaleyi geçip az bir tırmandığımda kendimi Aydos Tepesi'nden Adaları seyrederken buldum. Parçalı bulutlu bir havada gün batımını buradan seyretmek planlamadığım ama çok güzel bir andı.

Aydos Kalesi
Aydos Tepesi'nde Kartal ve Adalar
22 Ocak 2012 - Aytepe
İzmit Körfezi'nin üzerinde rüya gibi bir kar yürüyüşü. Masmavi bulutlu bir havada bembeyaz karlar üzerinde yürümek gibi yok.

Aytepe'den İzmit Körfezi
31 Ocak 2012 - İstanbul'da Kar
İstanbul'a kar genellikle hafta içi yağar hafta sonuna kadar eriyip giderdi. Hafta sonu yağdığında ise genelde tipi olur fotoğraf çekemezdim. Bu yüzden İstanbul'da güzel bir kar fotoğrafını hayal edip dururdum. Bu sene tam olarak olmasa bile istediğim havayı yakaladım. Cuma akşamı yağan yoğun kar sayesinde Cumartesi gayet güzel bir hava vardı. Sabah erkenden can dostum Yavuz Alper'le düştük yola. Üsküdar, Gülhane, Sultanahmet ve Taksim'i adım adım gezdik. Boğaz turu bile yaptık.

İstiklal'da Kar Hatırası
Üsküdar İskele
12 Şubat 2012 - Haliç
Çok isteyipte kısmet olmayan faaliyetlerde biri. Haliç etrafında yürüyüş.  PODOS'tan bir kaç arkadaşla Eminönü'nden başlayarak Eyüp'e doğru yürümeye çalıştık. Çalıştık diyorum çünkü bir müddet sonra yolun yarısında otobüse binip Piyer Loti'de keyif yapmayı tercih ettik.

Haliç'te balıkçılar
19 Şubat 2012 - Fenerbahçe
Can dostum Yavuz Alper ve grubumuza yeni katılan adaşım Fatih Saraç'la Moda-Fenerbahçe turu.

Fenerbahçe'de yelkenliler
26 Şubat 2012 - Kartepe
PODOS'la Kartepe kar yürüyüşü. İnsanlar büyük bir keyifle kayarlarken ben fotoğraf  çekmeyi yeğliyorum. Kayak yapmak hiç cazip gelmiyor nedense. Bir gün denemek isterim belki.

Kartepe'nin karları
3 Mart 2012 - İstanbul
Gece çekim üstadı Yavuz Alper'le mavi saatler. Pek beceremesem gece çekimlerinin sonuçları çok güzel keyif veriyor. Zaman, sabır, beceri ve en önemlisi teknik bilgi gerektiren bir uğraş gece çekimleri.
Sultanahmet'te mavi karanlık
7 Mart 2012 - İstanbullensis Şiir Festivali
Mehmet Mazak Bey'in Sultanbeyli Belediyesi Kültür Müdürü olmasından akabinde Sultanbeyli'de kültürel etkinliklerde büyük bir artış oldu. Hem nitelik hem nicelik olarak seviyesi yükselen kültürel hayat yıllardır bunun eksikliğini çeken gençler için büyük bir fırsat. İstanbullensis Şiir Festivali'de bu yıl düzenlenen en önemli etkinliklerden biri. Osmanlı bakiyesi onlarca ülkeden gelen değerli şairlerle birlikte sahne olan Grup Yansımalar ve  Süleyman Ergüner konserleri hafızalar unutulmaz bir yer aldı. ( İstanbullensis : Aydos ormanlarında yetişen endemik bir çiçek türü. Litaratüde İstanbul adını alan tek çiçek )
Karadağ'dan Prof. Bisera Boskailo
Grup Yansımalar
Süleyman Ergüner
11 Mart 2012 - Dağ Filmleri Festivali
Dağcılık ve Doğa sporları ile uğraşıpta Dağ Filmleri Festivalini kaçırmak olmazdı. İstiklal'de Aynalı Pasaj'da yapılan gösterimlerde iki film seyrettim. Belki bu sporu ileri seviyede yapamasam da ufuk açıcı filmlerdi. Film sonrası tünelde güzel bir müzik ziyafeti ile günü sonlandırdık.
Aynalı Pasaj
Tünel'de Müzik

18 Mart 2012 - İznik
PODOS'la yine yollardayız. Bu sefer rotamız İznik Gölü'nün kuzeyindeki tepeler. Ne İstanbul'da ne İznik'ye kar yokken 800 mt gibi çok sayılmacak bir yükseklikte yürümekte zorlanacak kadar kar bizi bekliyordu. Belki de kışa güzel bir final oldu. Bu geziyi ayrı kılan ise bize eşlik eden özel bir misafirimiz oldu. Bir çoğumuzun çizgi film kahramanlarından Ağaçkakan Woody. Kimi zaman bir ağacın kovuğundan bizi izledi kimi zaman grubun önüne geçip rehberlik yaptı. Sonuçta kurgu&doğal karışımı tadında fotoğraflar ortaya çıktı. 
 
PODOS yollarda
Ağaçkakan Woody grubu gözetliyor

20120321-Kartal Heykel Parkı
Cemreler teker teker düştükten sonra baharın ilk günlerinde güneşli bir Pazar sabahı Kartal'dayım. Kartal Belediyesi'nin düzenlediği  Taş Heykel Sempozyumu'nda inşa edilen heykeller sahile yakın bir parkta sergilenmekte. Kartal Belediyesi'nin ender yaptığı güzel işler biri.
Sanatın gölgesinde öğle molası
1 Nisan 2012 - Uçmakdere
PODOS'la uçuşa geçtik. Bu sefer Trakya'dayız. Yamaç paraşütü ile ünlü Uçmakdere'ye yamacın arkasındaki köylerden başlayarak yaklaşık 15 km yürüyerek ulaştık. Adıyla müsamma bir yer olduğunu sert rüzgarı ile karşılaşınca anlamış oldum.  Tepeden indiğinizde ise sizi çok şirin içinizi ısıtan bir köy karşılıyor Uçmakdere Köyü.

Uçarcasına yapılan bir yürüyüş
5 Nisan 2012 - Bıyık Sevdası
Üniversite yıllarımda, iş hayatımın başlarında bıyığın önemli bir yeri vardı benim için. Zaman zaman bırakır ama sonra yine keserdim. Bu yıl bu sevda tekrar nüksetti ve bir gayretle bıraktım yine. Aşağıdaki fotoğraf ilk günlerdeki değil tabi ki.
Yavuz Alper imzalı bir portrem
Nisan 2012 - Lalelerin Peşinde Bir Ömür 
Önce bir kitapla daha sonra dikilen soğanlarla başlayan Lale merakı bu yıl çekilen fotoğraflarla devam etti. Lale çekimleri için çıkılan ilk gezi sonrası güzel bir proje ortaya çıktı. "Lalelerin Ardından İstanbul". İstanbul'a farklı bir açıdan lalelerin gözünde bakmayı denedim.  Adım adım dolaştım İstanbul'u. Nerde bir Lale görsem durdum selam verdim. Hemhal oldum onlarla .Öyle ki Lale bir sevda oldu büyüdü içimde. Belki de o anlarda karar verdim kızıma Lale ismini koymayı.
Sultanahmet
Çamlıca
Üsküdar Paşalimanı
Yeni Camii
Yedikule Surları
Üsküdar sahil
3 Mayıs 2012 - Albaraka Türk
Hayatımda en önemli kararlarımdan bir tanesini verdim. 3 Yıldır çalıştığım Türkiye Finans'tan istifa ederek Albaraka Türk'te göreve başladım. Kariyerimde önemli bir yeri olan Türkiye Finans'tan ayrılmaktan ne kadar üzüntü duysam da hedeflerime ulaşmak için büyük bir heyacanla Albaraka'ya geçtim.
Albaraka Kulesinin 18.Katında yer alan kampülden bir görüntü 

6 Mayıs 2012 - Anadolu Kavağı, Poyrazköy, Riva
Yavuz Alper ve Fatih Saraçla Beykoz'un köylerinde bahar gezisine çıktık. Boğazın temiz havasını içimize çekerek yeşil toprağına mavi denizine bakarak rahatladık. Yoros'ta tarihin içinde kaybolduk. Riva'da güneşle birlikte battık.
Yoros Kalesi
Riva'da bün batımı
20 Mayıs 2012 - Gölyazı
PODOS bir  Gölyazı macerası. Bu gezinin en önemli özelliği ise benim rehberliğimde yapılmış olması. Benim için faydalı bir deneyim olsa da rehberlik yaparken fotoğraf çekmenin zor bir durum olduğunu anlamış oldum. Gölde yaptığımız kısa kayık turları katılımcılar açısından bu geziyi özel kılan anlardan biriydi.
Balıkçı kadınlar köyü: Gölyazı
27 Mayıs 2012 - Göynük, Sünnet Gölü, Çubuk Gölü
PhotoWorld  ile tanışma. Dergilerini takip etmeme rağmen gezilerine hiç katılmamıştım. Göynük gezisi ile güzel bir başlangıç yapmış oldum. Göynük, Safranbolu ile birlikte kendini koruyabilmiş ender Osmanlı şehirlerinden. Sokaklarında dolaşmak tarihte yolculuk yapmak gibiydi. Saat kulesinden şehri izlemek ise tarif edilemez bir duygu. Çubuk ve Sünnet Gölleri de tüm güzellikleri ile bize hoş geldiniz der gibiydiler.
Çubuk Gölü'nde yel değirmenleri
Sünnet Gölü
Saat Kulesi'nden Göynük
6 Haziran 2012 - Kadıköy
Bu sene Kadıköy Mendirek Yavuz Alper'le en çok görüştüğümü mekanlarda biri oldu.
Kadıköy Mendirek'te balıkçılar
16 Haziran 2012 - Kınalıada
Yavuz Alper'le bu yıl Adalara yaptığımız seferlerin ilki. Lise yıllarından beri gitmediğim bir ada Kınalı. Zaten ziyaretçisi azdır diğerlerine göre. Günübirlik tatilciler selam verip geçerler Kınalı'yı. Biz öyle yapmadık. ziyaret ettik doyasıya gezdik eğlendik bu güzel adada.  Blog yazısı için bakınız
Kınalıada güney kıyıları
24 Haziran 2012 - Taksim
Gösteriler bitmez taksimde. Sağcısı solcusu milliyetçisi. Bazen arka arkaya yürürler bir birinin tam zıddı gruplar. Hal böyle olunca kendine göre bir bayrak pazarı oluşmuş Taksim'de.
İstiklal'de bayrak satıcısı

30 Haziran 2012 - Burgazada
Ada seferleri devam ediyor. Sırada Burgazada var. Fotoğraf gezisine çıktığım ilk yer. Bu yüzde önemli. Hem fotoğraf hem deniz keyfini yaşadığımız güzel bir gün oldu.
Kınalı'ya selam verip geçen yurdum insanı

İkinci Bölüm : Fatih YILDIZ 2012 Almanak (Temmuz - Aralık)



 
Design by Wordpress Theme | Bloggerized by Free Blogger Templates | free samples without surveys