Öykü ile hikaye arasında bir fark var mıdır yok mudur bilemiyorum. Bu tartışmayı edebiyatçılara bırakıyorum. Ancak bu iki türün Anadolu kültürüne romandan daha yakın olduğunu düşünüyorum. Osman Şahin'in "Sonuncu İz" öykü kitabını okuyunca buna daha çok kani oldum.
Sonuncu İz, Anadolu'nun çeşitli bölgelerinde geçen 7 öyküden oluşuyor. Kitaba ismini veren Sonuncu İz, tam bir yol hikayesi. Kitap beni çeken de bu tarafı oldu zaten. Arka kapak yazısını okur okumaz bir yakınlık hissettim. Hele hele daha ilk sayfasında yapılan yolculuğu anlatması can kalbimden vurdu beni.
- Uzun, hızlı akan dereleri geçerek, bitmek tükenmez yokuşları çıkarak, sisleri, bulutları yararak, kayalıkları arkadan, yandan dolanarak yaptığım bir yolculuktu bu. (Sayfa 11)
Öykü, bir adamın arkadaşının aşağıdaki tavsiyesi ile Bolkarlara yapılan yolculuğu anlatıyor.
-Yürümeyi seviyorsan, Bolkarlara doğru yürü ! Oralarda göremediğini görecek, şaşırtıcı "izler" bulacaksın, insana ait "son izler". (Sayfa 12)
Daha sonra Bolkarların muhteşem atmosferi anlatılarak yolculuk anlatılmaya devam ediliyor.
- Yürüdükçe güneşin gökteki yoluna göre gölgem önüme düşüyor. Adımlarım benden kaçar gibi oluyor. Eski Yörük mezarlığından geçiyor yolum. Ölüm ve yaşam bir arada yan yana. (Sayfa 13)
Bolkarların zirvelerine ulaştığında üst üste yığılmış taşlar görür. Ve sonuncu ize ulaştığını anlar. Bu taşların bizim dağ tırmanışlarında zirvelerde gördüğümüz taşlar olduğu aklıma geldi hemen.
Sonunda uyku ile uyanıklık arasında bir rüya görüyor. Bir anda yörüklerin dünyasında buluyor kendini.
Osman Şahin, Anadolu'dan beslenenerek 40 küsur yılını öykücüleğe adamış usta bir yazardır. Köy Enstitüsünden yetişen Şahin'in hayatı Anadolu'nun köylerinde geçer. Böylece en ince damarlara bile inebilmiş, gizli kalmış hikayeleri günyüzüne çıkartabilmiştir. Ayrıca bir çok öyküsü senaryolaştırılarak filme çekilmiştir. Yeşilçam sinemasında defalarca izlediğimiz Züğürt Ağa, Kibar Feyzo, Kurbağalar, Adak, Kan, Tomruk ve daha birçok yapım Osman Şahin'in öykülerine dayanır.
Sonuncu İz'deki diğer öykülerde de bu sinema tadını bulacaksınız zaten. Ancak beni en çok etkileyen ise okuduğum öykülerden bir tanesi annemin anlattığı hikayelerde birisinin neredeyse aynısı olması. Okuduğum zaman annem anlatıyor zannettim neredeyse.
Mersin doğumlu olan Şahin'in dili Yörüklerin dilidir. Türkmenleri dilidir. Yani göçün, yolculuğun dilidir. Bizim dilimizdir.
- Uzun yol insanı olmadığımız için kar kekliği gibi sekmeye başladık. (Sayfa 86)
0 yorum:
Yorum Gönder