10 Ekim 2013 Perşembe

Selçuklunun Ruhu : Ahlat


Tarihi şehirlerde eski uygarlıklar genellikle büyük devasa eserlerle o şehirde varlıklarını hissettirirler. Bu ya bir cami, kilise gibi bir ibadethane olur ya bir kale, tiyatro veya medrese  olur ya da bir köprü veya su kemeri. Mutlaka bu yapılandan etkilenerek şehrin havası oluşur yüzyıllar içersine. Selçuklu da Anadolu'da bir çok şehre damgasını vurmuştur. Sivas, Konya, Kayseri, Erzurum Selçukludan miras cami, medreselerle bezelidir. Şehirlerin kökleri bu yapılardan beslenir.

Ahlat'ta bu şehirlerden birisi. Kubbetü’l İslâm ismi ile Selçukluya başkentlik yapmış bir şehir. Ancak bu şehirdeki Selçuklunun izleri değil Anadolu'da Dünya'da eşi benzeri bulunmamakta. Kırk harabe dedikleri eski bir şehirde bulunmamakla birlikte Ahlat'ı özel kılan bunlar değil.  Mezartaşları ve Kümbetleri. Ahlat Selçuklu Mezarlığı,  dünyadaki tarihi mezarlıklar içersine en geniş alana yayılmasının yanında devasa büyüklükteki mezartaşları ile çok özel bir yeri bulunmakta.

Türkler'de Orta Asya'dan beri gelen bir mezarlık kültürü bulunmakta. İslamla müşerref olduktan sonra bu özelliğini kaybetmemiş ve sanat derecesine var bir seviye yükseltmişiz. Hele hele Osmanlı'nın son dönemlerine kadar mezartaşları bir kütüphaneye dönüşmüş ve bulunduğu toplumla ilgili bilgiler veren eserlere dönüşmüş. İşte Orta Asya ile Osmanlı arasında geçiş döneminde Selçuklular Anadolu'da büyük izler bıraktılar. Bunların başında da mezarlar bulunmakta. Bu kimi zaman kümbet şeklinde kendini göstermek kimi zamanda bol taş oymalı mezartaşları ile. Ancak bu mezartaşlarının korunmuş çok fazla bir örneği yok. Van Gölü turumuzda bunlardan Ahlat, Erciş ve Gevaş Selçuklu Mezarlıklarını görme fırsatımız oldu. Bunlar içersinde de en büyük elbette Ahlar Mezarlığı.

İşte Ahlat şehir ruhunu bu mezartaşları ve 10'un üzerindeki kümbetlerinde almakta. Şehrin her köşesinde bir kümbet var. Sanki Selçuklunun tüm cenazeleri buraya gömülmüş. Ahlat sokaklarında bir kümbetten diğerine dolaşırken bir amcaya sordum. "Amca ne kadar çok mezar var burada" dedim. Amcanın cevabı keskin Anadolu zekasının bir ürünü. "İnsanlar çok olunca mezarları da çok olur evlat".  Geçmişte ne kadar büyük bir medeniyetin yaşadığı ancak bu kadar kısa özetlenebilir.

Mezartaşları hakkın fazla bir şey söylemeyeceğim. Fotoğraflarda gördüğünüz gibi onlar kendilerini çok güzel anlatıyorlar. Bir medeniyet düşününki mezar taşları bile ibretlik paha biçilemez eserler olsun. Selçuklu böyle bir geçmişe sahip. Ancak sanki bu geçmişimizi yüzyıllar boyunca unutumuşuz sanki. Ahlatta bile bu mezarlara Osmanlı mezarları diyenler vardı. Diğer Selçuklu şehirlerine de gitseniz benzer şeyleri duymanız muhtemeldir. Bu da düşünmemiz gereken önemli hususlardan bir tanesi.

Ahlat'ın rengi ne derseniz tek bir renk söylenebilir Toprak rengi. Tüm mezarlar ve evler Ahlat taşı denen kahverengi özel bir taştan yapılıyor. Topraktan geldik toprağa gideceğiz düsturunu iliklerinize kadar hissediyorsunuz bu şehirde. Kırk Harabe denilen Eski Ahlat'ı görünce Harran'da hissettiğim duyguları hatırladım. Bir çok antik kent görmeme rağmen İslam Medeniyeti'ne ait bir şehri harabe olarak görmek beni çok üzüyor. Bu şehrin zirvede olduğu dönemleri hatırladıkça hüzünleniyor insan. Tam bir ibret vesikası.

Bu duygularla ayrılırken Ahlattan aklımızıda mezartaşları dudaklarımızda Fatihalar kaldı geriye.



Van Gölü Turu :
1- Van'dan Doğubayazıt'a
2- Doğunun Büyülü Sarayı İshak Paşa
3- Ağrı Dağı'nın Gölgesinde Doğubayazıt'tan Malazgirt'e
4- Adilcevaz : Van Gölü'nün Gelini Süphan Dağı'nın Etekleri
5- Selçuklunun Ruhu : Ahlat





























2 yorum:

Adsız dedi ki...

ALLAH BU ESERLERİ BIRAKANLARDAN RAZI OLSUN NUR İÇİNDE YATI
NİHAT SARIGÜL

Yoldaki İzler dedi ki...

Amin Allah razı olsun onlardan

Yorum Gönder

 
Design by Wordpress Theme | Bloggerized by Free Blogger Templates | free samples without surveys