Uzun bir aradan sonra tekrar uzun yollardayım. Mecnun edip yollara iz peşine düşüren yaptığım 2-3 günlük geziler olmasına rağmen bir kaç yıldır ailemle yaptığım tatiller ve hafta sonu günübirlik turlar haricinde yola çıktığım yoktu. Hayat döngüsünün hem benim için hem de yol arkadaşlarım için farklı dönmesinden dolayı yollarımız ayrı düştü. Bunun getirdiği bir bocalamaydı bendeki bu hal. Artık zamanı geldiğini hissettim anda planlar yapmaya başladım. Yurt dışı mı yurt içi mi derken Ayvalık'ta buldum kendimi. İş yerinden 3 gün izin olarak daha önce gezmediğim Çanakkale ile İzmir arasında kalan kıyı hattını tamamlamaya karar verdim.
Feribotta karşılanan gün doğumuyla başladı yolculuğumuz. Martılar bile uyanmamıştı henüz. Osmangazi Köprüsünün üstünden beliren kızıllık ile renklenmeye başladı hayat. Bursa'yı hızlı geçip Balıkesir'e vardık bir çırpıda. Ege'ye gidilirken çevresinden dolaşılan Balıkesir'in kalbine daldım bu sefer. Saat kulesini görmekti niyetim aslında. Şehir merkezine girip kule ver çevresinin fotoğraflarını çektiğim gibi de çıktım. Ayvalık beni beklerdi çünkü.
Bir çok gezginin ilk yaptığı rotalardan biri olmasına rağmen benim yıllardır ertelediğim bir yerdi Ayvalık. Adaları, taş evleri, renkli kapıları, kilise camileri, tekne turları, uçsuz bucaksız plajları, zeytini ve elbette tostu ile ile tam bir cazibe merkezi olan şehir sonunda kapılarını açmıştı bana. Ben de düşünmeksizin kendimi bıraktım kollarına. Daha fazlasını anlatmam için bir müddet zaman verin bana. Her şeyi anlatacağım size.
Yolcunun adetidir bağlanmaz bir yere. Sevse de durmaz yerinde. Ayvalık'a hayran kalmama rağmen bırakıp ardımda bir başka şehre doğru devam ettim yola. Kıyıdan fazla uzaklaşmadan Dikili'ye gelmeden bir şelale sesi duydum. Durur muyum daldım sesin geldiği yöne. Aşıklar Şelalesi'ymiş. Aslında iki şelalesi varmış. İki tane mağarası ve güzel bir yürüyüş rotasıyla birlikte. Ayvalık-İzmir yolu üzerinde mutlaka uğranılması gereken bir.
>>> Dikili Aşıklar Şelalesi : Vadideki Güzellik
Sırada Bergama var. Sürprizler şehriydi benim için. Bir yanda antik kentler,tapınaklar, bir yanda Osmanlı camileri, hanları, köprüleri üstüne bir de höyük. Bunlar yetmez gibi 83 yıllık bir festival çıkmaz mı karşımıza. O zaman gecelenir burada dedik. Gecesini geçirdiğim şehirler bir başka severim. Bergama'yı daha çok sevdim.
Geldik gezimizin son durağına. İzmir'den önce son nokta Foça. Iyonların limanı, şimdilerin şirin balıkçı kenti. Balıkçı dediysem kordon boyu sandalları ve balıkçı restoranlarını kastediyorum. Ayvalık kadar olmasa da adaları, burunları, değirmenleri de var. Beş kapılı bir kalesi ve açık hava tapınağı ile hayran kalınacak kadar güzel.
3 günde 3 güzel şehir. Gözün alabildiğine zeytin, gök kadar mavi deniz, küçük ama yerli adalar, uzakta sıra dağlar gibi duran yunan, yelkenli yelkensiz tekneler, koylar plajlar bu gezide hatırada kalanlar. Daha fazlası var elbette. Tek tek anlatılması gerek fazla uzatmadan.
Bize kalan bu yoldan her zamanki gibi izler ve hatıralar. İzler burada, hatıralar İstifhane'de.