17 Eylül 2015 Perşembe

İstanbul'un Yeni Vapurları


İstanbul'un Yeni Vapurları
İstanbul'un Yeni Vapurları

Bir kaç ay önce İstanbul'da üç tane yeni vapur hizmete girmişti. Aslında vapur demeye bin şahit lazım. Tanımlanamayan deniz taşıtı benim bulduğum isimlerden bir tanesi. Bugün Üsküdar'dan Eminönü'ne giderken bu kazuletlerden bir tanesi ile tanışma fırsatı buldum. Göksu Vapuru. Fotoğraflarını ilk gördüğümde herkes gibi bende büyük şaşkınlık yaşamıştım. Tur yolun motorları bile daha güzel  daha samimi gelmişti.

İskelede bildiğimiz yandan yanaşmalı vapur beklerken ileriden gürültülü bir motor sesi duydum. Hızla hareket eden bir deniz taşıtı gördüm önce. Saniyeler içinde iskeleye yanaşmıştı. İşte yeni vapurlarla tanışmamız böyle oldu. İlk izlenimim amma hızlıymışlar oldu. Deniz otobüslerinin boğaz hattına uyarlanmış versiyonu diyebiliriz.

İkisi kapalı biri açık olmak üzere üç katı var. İç dizaynı yeni olmasında dolayı oldukça güzel yapılmış. Yandan değil iki baş taraftan vapura biniliyor. Kapı ve rampaları klasik vapurlara göre daha güvenli. Bunlar yeni vapuların güzel tarafları.
Yeni Vapurların Teras Katı


Olumsuz yönleri ise  en başta vapurlarda ruh yok. Keyifle oturup vapurun denizi yara yara gidişini yaşayamıyorsunuz. Bir kibrit kutusunun içinde seyahat ediyormuşsunuz izlenimi veriyor. Gecekondudan mülhemle denizkondu diyen de var. TOKİ'nin apartmanlarına benzeten de. Yüzül silgi diyen bile duydum. Ama bir tane bile güzel olmuş İstanbul'a yakışmış diyen olmadı.

Yollarımız modern olacak, metrolarımız son teknoloji ile donatılacak eyvallah. Ancak vapurların modern mimari ile inşa edilmelerine ihtiyaç yok. Zaten Marmaray var. Yeni tüp geçitler yapılıyor. Köprüleri maşallah üçlüyoruz. Hepsine canı gönülden destekliyorum. Ama vapurlara kıyamıyorum. Bir Sultanahmet ne ise yandan yanaşmalı klasik vapurlar benim için aynısı. Galata Kulesi'nin önünden geçen bir TurYol motorunu bile hazetmezken bir kazuletleri nasıl seveyim.

İşte bu duygular bir boğaz geçişini yaptım. Keçinin sevmediği ot burnunda bitermiş. Maalesef dönüşte de aynı vapura denk geldim. Ben de içimi bloğa dökeyim dedim. Tek tesellim İstanbul'un en güzek günbatımlarında bir tanesine daha şahit olmam. Harika bir ışık gösterisi vardı.

Not: Fotoğraflar cep kamerası ile çekilmiştir.

Güneş yıldıza özenmiş bayrak olmuş
Günbatımında Galata Kulesi
Galata Köprüsü günbatımında ışık gösteri altında



13 Eylül 2015 Pazar

Karşıyaka Köyü : Er Mektubu Gibi Bir Belde

Erdek Karşıyaka Beldesi

İki yıl önce yine yazın son günlerinde gerçekleştirdiğimiz Kapıdağı Yarımadası turumuzda Karşıyaka Köyü'nü gezmiştik. Bandırma'nın hemen karşısında kalmasından dolayı bu ismi almış belki de. Eski bir Rum köyü. Ama tepedeki tarihi ilkokul ve köyün içinde kaybolmuş bir kaç ev dışında özelliğini yitirmiş. Hatta çok kötü çarpık bir yapılaşma var. Bu kötü mimari camisine bile yansımış küçücük şehirde asimetrik 4 minarili bir yapı ortaya çıkmış.  Halbuki öyle güzel evler var ki sokakların arasında. Bir dönem belde belediyesi olmasının etkisi var bunda. Erdek'ten oldukça uzakta çevre balıkçı köylerin merkezi konumunda. Bandırma'yla olan ticari ilişkisi de hızlı büyümesinde etkisi var.

Ancak bunların hiçbiri bu yazıyı yazmamım sebebi değil. Aklımda yer eden bu köyün bambaşka bir anısı var bende. Severek okuduğum Mustafa Kutlu üstadımın hikayelerinde geçen Anadolu kasabalarını andırıyor. Bir tarafta yeni yeni binalara yapılırken bir tarafta sokaklarda halen eşek kullanılıyor. O denli tezatlar var. Gerçi motor kullanan sayısı da az değildi. Modern eşekler.

Yine asıl hikayeye gelmedim. Aslında köyün tüm sokaklarını dolaşana kadar bizde farkına varmamıştık ama bir gariplik hissediyorduk. Tamam kötü bir yapılaşma vardı ama gözümüze batan bir şey daha vardı. Nerdeyse her evin duvarları yazılar vardı. Rastgele bazen kötü bir Türkçe ile. Çoğu askerlikle ilgiliydi. Mektup gibi olanlar vardı. Amcasına halasına selam edenler. Bir tek er mektup okunmuştur damgası eksikti.

Köyün pazar gününe geldiğimizden kalabalıktı. Herkes hatta çevre köylerden gelenler alışveriş yapıyorlardı. Hatta köye girerken yaşlı bir teyzeyi arabamıza almıştık. Elinde pazarda satmak için getirdiği sebzeler vardı. Pazarda dolaşırken dayanamayıp bir köylüye sordum. Bu yazıların sebebi ne diye. Önce bizi gazeteci sanıp cevaplamak istemedi. Köyü yanlış tanıtacağımızdan korkmuştu. Sadece gezmek için geldiğimiz gazeteci olmadığımızı söyleyince rahatladı. Başladı anlatmaya. Bu yazıları köyün gençleri yazıyor dedi. Askere gitmeden önce özellikle akrabalarının duvarlına yazıyorlarmış. Çok eski bir adetmiş. Kızsalarda vazgeçiremiyorlarmış gençleri yazı yazmakta. Bir nevi eğlenceleri askere giderken. Her sene evlerini boyatmalarına rağmen artık ses etmiyorlarmış.

Mevzu vatan olunca gerisi teferruatmış. Bir anda bu yazılar anlamlı gelmeye başladı gözümde. Gençlerin duygularını duvarlara bir mektup edası ile duvarları doldurmasını hoş karşılamaya başladım.

Şimdi söz fotoğrafların dili ile Karşıyaka gençlerinde :





















Kapıdağ Yarımadası turu yazı ve fotoğrafları için tıklayınız 



 
Design by Wordpress Theme | Bloggerized by Free Blogger Templates | free samples without surveys