İstanbul fethetilmiş Fatih'in oğlu Sultan Bayezid tahta çıkmıştır. İstanbul'un imarı devam etmekteyken Ayasofya'dan sonra İstanbul'un en büyük camii olan Bayezid Camii henüz tamamlanmıştı. Sultan'ın aklında çılgın bir proje vardı. Haliç'in üzerine bir köprü hayal etmekteydi. Önce meşhur İtalyan ressam Leonardo da Vinci'ye bir proje çizdirilir. Ancak beğenilmez. (Aynı proje yüzyıllar sonra seçim vaadleri arasına girecektir ne hikmetse). Akabinde Sultan Bayezid yine dönemin ünlü ressamlarından Michelangelo'ya bir davet gönderir. Buraya kadar anlatılanlar resmi kayıtlarla sabittir,
Bundan sonrasını Fransız yazar Mathias Enard'ın kaleminden kurgular eklenmiş olarak "Savaşları Kralları ve Filleri Anlat Onlara" kitabından okuyacağız. İlgi çekici tarihini bir kurgu roman. Benim için de sürpriz olan Endülüs hikayeleri de içermesi. Kitap ayrıca yazara 2010'da Goncourt des Lyceens’i ve 2012'da Notre Dame de Sion edebiyat ödüllerini kazandırmış.
Michelangelo Sultan'ın daveti üzerine İstanbul'a gelir. Köprü üzerine çalışması için Bayezid kütüphanesine yakın bir yer tahsis edilir kendisine. İstanbul'da gezintilere çıkar. Bu gezilerde kendisine eşlik eden şair Mesihi ile dost olur. Ünlü heykeltraş İstanbul'dan ve insanlarından çok etkilenir. Romana göre San Pietro'nun kubbesi Ayasofya ve Bayezid Camii'nden, Medici Kütüphanesi ise Bayezid Kütüphanesi'nden ve bir çok heykeli İstanbul'da gördüğü karakterlerden etkilenerek yapılmıştır.
Romanın Endülüs'le olan ilgisi ise Gırnata'nın düşüp Müslümanların Akdeniz'in çevresine Osmanlı topraklarına sürgün edilmesi dönemine gelmesinden kaynaklanıyor. Galata'da dolaşan Endülüslülerle ve Arap Camii ile karşılaşıyoruz. Hikaye içinde hikaye dolaşıyor. Endülüs Sultanlarının hikayelerini okuyoruz. Endülüs bir aşk olarak karşısına çıkıyor Michelangelo'nun karşısına. Belki de bir ölüm.
Kurgular abartılı ve aşk ilişkilerinde klasik bir oryantalist bakış açısı olmasına rağmen güzel bir kitap. Ayrıca emek harcandığı, ciddi araştırmaların yapıldığı aşikar. Aldığı ödüllerle de bunu kanıtlamış zaten.
Hamiş :
Romanda ayrıca güzel bir yol sözüne rastladım. Aziz Paulus, "Dua etmeyi öğrenmek için deniz yolculuğu yapmak gerek." demiş. Aziz Paulus'un kim olduğunu araştırdığımda ise tanıdık bir bir sima çıktı. Antalya-Konya arasında St. Paul Yolu olarak bilinin Toraslardaki trekking güzergahına adına veren şahsiyet olduğununı öğrendim. Michelangelo'dan St. Paul'a dünya çok küçük değil mi ?