Yıllık iznimi İstanbul'da geçirmeyi planlıyorken kendimi Anadolu yollarında buldum kendimi.
Sivas'ın yollarında atalarımın izlerini aradım.
Tokat'ta geçmişini içinde saklayan bir kent buldum.
Divriği'de Mengücek Bey'lerin taşları nasıl nakış gibi işlediğine sahit oldum.
Amasya'da iki dağ arasını sıkışmış ırmak kenarında şehzadelerin arşınladığı sokaklarda dolaştım. Irmaklar Sivas'ta sapsarı tarlaları sularken, aynı suların Tokat Amasya'da yemyeşil bağ bahçe olduğunu gördüm. Sivas'ta Selçuklu kokarken Amasya Osmanlıydı. Tokat ve Amasya'da saat kulesi varlen Sivas'ım da yoktu hüzünlendim. Medreseler yetişti imdadıma. Odalarında şifa buldum. Trenlerin Anadolu'nun kalbinde ne kadar önemli olduğunu bir kez daha öğrendim. Katarlar için bağrında yol açan topraklar gördüm. Türbeler her Anadolu kentinin vazgeçilmesi. Korurlar şehirleri. Köprüler bağ kurar şehirden şehirleri.
İşte bir kaç cümlede Sivas-Tokat-Amasya turum. Daha neler gördüm neler yaşadım kısa kısa anlatayım. Daha sonra uzun uzun tek tek bahsedeceğim.
1- Kartalca Köyü
Sivas gezimin ilk durağı baba ocağı köyümüz oldu. Bu yaşa geldim hatırladığım üçüncü gelişim. İlk defa fotoğraflamak nasip oldu. Babaannemin ektiği armut ağaçları arasında köyümün suları ile yemeğimizi yedik. Dedemin harabe de olsa evini yurdunu görmek mutlu etti beni.
2- Sivas Meydan
5 günümü Sivas'ta geçirdiğim için bol bol gezme fırsatı buldum. Sivas Osmanlı'dan ziyade tam bir Selçuklu kenti. Özellikle medreseler dikkat çekiyor. Sivas'taki önemli tarihi binalar meydanda toplandığında gezmesi çok kolay. Çifte Minareli Medresi, Şifahiye Medresesi, Buruciye Medreses, Kale Camii yanyana. Bol bol gece gündüz fotoğraflarını çektim. Son dönem Osmanlı yapıları Valilik, Jandarma ve Lise binası hemen onları çevreliyor. Meydan Camii, Ulu Camii, Gök Medrese biraz dışındalar ama yürüme mesafesindeler. Kale kale olmaktan çıkmış ama yine de Sivas manzarasıyla çay içmek için ideal. Yukarı Tekke'de şehri tepeden gören başka bir nokta. Eğri Köprü ve Yıldız Köprüsü şehri farklı iki giriş nokatasında. Paşabahçe Sivas'ın ilk hidroelektrik santraline yani HES'ine sahip bir mesire alanı. Görülmeye değer. Arkeoli Müzesi'de Sivas'ın geçmişe yolculuğua çıktığım bir mekan oldu.
3-Divriği
Meşhur Ulu Cami'yi duymayan yoktur ama gören çok azdır. Çünkü yolu çok sapadır. Üç şehrin ortasında ama Sivas'a bile 175 km uzakta. Gerçi dünyanın bir ucundan geliyorlar ama Sivas'ta bile görmeyen bir sürü insan var. TCDD bir güzellik yapıp Raybus denilen iki vagonluk tramvaya benzeyen bir tren sefere koymuş. Sabah gidip akşam geliyor. Divriği'ye gitmek için bunu kullandım. 2,5 saat gidiş. Ama ne güzel bir yolu var. Dağların arasında derenin açtığı bir kanyonda tünel tünele çok güzel bir yolculuk oldu. Divriği'de ne mi gördüm detaylar daha sonra.
4- Tokat
Sivas'tan Amasya'ya giderken Tokat yolumuz üzerine bir yemek yiyelim diye durduk. 2 saat çıkamadım. Aslında yemek bahaneydi tabi. Şehri görmek istiyordum. Ama benim için sürpriz bir kent oldu. Bu kadar kendini korumuş bir şehir beklemiyordum. Saat kulesi bile yetti bana.
5- Amasya
Gezimin belki de en güzel noktası. Gecesi ayrı güzel gündüzü ayrı. Şehzadeler şehri diyorlar ya boşuna demiyorlar. Her yer cami her yer han hamam. Tam bir Osmanlı şehri. Beyazıd Camii şehrin imamesi. Diğer camiler onun etrafında tespih taneleri gibi dizilmiş. Yeşilırmak şehre sadece hayat vermemiş dağları delmiş yol olmuş. Tepeler sanki insanın üzerine üzerine geliyor ama yetmemiş tepesine bir de kale yapmışlar. Kaya mezarlarına ise akıl sır ermiyor.